
Ürkek, gideceği yerde
neyi nasıl yapacağı konusunda aşırı endişeye sahip, ama gezmekten de kendini
alıkoyamayan acemi gezgin… Havaalanından şehre nasıl ineceğini, dil bilmeden
nasıl yapacağını, nerede kalıp, nerede yemek yiyeceğini kafasında büyütür. Hep
bir problem çıkacağını düşünür, şöyle olursa ben ne yaparım, böyle olursa nasıl
davranmalıyım diye varsayımlar üzerinden senaryolar üretir. Birçoğu bu aşamada
yola çıkmaktan vazgeçer, yola çıkanlar ise çırak gezgin olarak gezi dünyasına
adım atar.
Yarı gezginin, her
seyahati sonrası, kendine güveni artar, endişeleri azalır, daha kolay yola
koyulur. Gezme tutkusu, endişelerine galip gelir ve yola çıkmak için fırsat
kollar. Başta turlarla, arkadaşlarla yola çıksa da daha sonra yalnız yola
çıkmak konusunda da cesaret gösterir.
Yarı gezginin seyahat
izlenimlerini dinlemek keyiflidir. Tıpkı beş yaşında ki çocuğun hayat
tecrübesini anlatmasına benzer. Mühim sandığı gözlemleri vardır. Tanıdığı
ilginç insanlar olduğunu sanır. Usta gezginleri için göre göre sıradanlaşan
şeyler, acemi gezgin için hayret vericidir. Şiddetle yağan gerçek bir yağmur
görmediği için yağan yağmuru bardaktan boşalırcasına yağıyordu zanneder. Soğuk
görmediği için “tir tir” titredim der. Oysa eksi 60’ların olduğu yerlere henüz
gitmemiştir. Himalayaları görünceye kadar, gördüğü tepeleri heybetli dağlar
gördüm diye tarif eder. Tatmadığım tat, lezzet kalmadı der. Oysa çıraklıktan
terfi ettiğinde, tüm lezzetleri tatmak için bir ömrün yetmeyeceğini anlayacak.
Bu durum çok normaldir,
beş yaşında ki bir çocuktan otuz yaşında ki bir insan bakış açısı ve davranışı
bekleyemeyeceğimiz gibi yarı gezginden de bir gezginden bekleyeceğimiz şeyleri
bekleyemeyiz.
Tüm bunları 18 yaşında
yarı gezgin olarak çıktığım seyahatler ve yaşadığım deneyimlerden biliyorum.
Henüz çırak gezginlikten çıktım mı? Bilmiyorum. Bunu ancak karşısında
konuştuğum başka bir gezgin anlar.
Yarı gezgin, acemi
gezgin her ne şekilde olursa olsun gezmek iyidir.
Yarı gezgin, en azından
gezgin adayıdır. Ya hiç yola çıkmayanlar.
Gülümseyişle…