

SEYAHAT ETMEK BİR SANATTIR
22 yaşında, üniversiteyi bitirmiş cebimde sadece birkaç yüz
sterlin ile kendimi Londra’da bulduğumda inanılmaz mutluydum. İlk defa yabancı
bir ülkede olmak, bir iş, kalacak bir yer bulmak ve bunu tek başıma yapabilme duygusu
başımı döndürüyordu.
O gün bugün her yolculuğa çıkışımda kuş gibi özgür hissederim
kendimi. Her geri dönüşte ise başarma duygusunun yanı sıra mutlulukla karışık hüzün
kaplar içimi…
26 yılda seyahat etmek benim için yemek yemek, su içmek kadar
gerekli hale geldi. Beynimin, ruhumun zaruri ihtiyacı oldu. Hastalıkta,
sağlıkta, iş çokken ya da yokken hep bir fırsat yaratarak seyahat ettim.
Bir kente geldiğimde ne derece yorgun olursam olayım ilk
yaptığım şey kentin kollarına atılmak oldu. Caddelerinde yürümek, halkın
arasına karışmak, yepyeni yüzler, yerler görmek, farklı lezzetler tatmak…
Yıllar içinde bavulumu kaybetme, fotoğraf makinemi çaldırma,
kaybolma, kazık yeme gibi olumsuz durumlar başıma gelse de hiçbir şey beni yoldan
döndüremedi. Herkese ve her şeye rağmen seyahat etmeye devam ettim ve her zaman
tek başıma gitmeyi tercih ettim. Bu beni inanılmaz mutlu etti.
Seyahat etmek bir sanattır. Ben de bu sanatı iyi icra edenlerden
biriyim. Yolculuklarda tek başıma olmama rağmen değil bir saniye olsun sıkılmak
garip bir zevk alıyorum. Çünkü dünyamız, içinde bambaşka dünyalar barındırıyor.
Önemli olan onu keşfedip yaşamak.
İşte seyahat ederken beni mutlu kılan, yapmaktan keyif aldığım
ÅŸeyler:
• Kent meydanında sabahın erken saatlerinde oturup bir kahve eşliğinde yeni bir
günün başlangıcını seyretmek.
• Yöresel yemekleri
tatmak, deniz ürünlerinin, baştan çıkarıcı mezelerin peşine düşmek.
• Müze-evleri gezmek, bir müzenin koridorlarında yüzlerce yıl öncesine dönmek.
• Bir şehrin ya da kasabanın caddelerini, sokaklarını dolaşmak.
• Meydanları, heykelleri, tarihi çeşmeleri seyrederken zaman içinde yolculuğa
çıkmak.
• Gidilen yere ait kitapları okuyarak notlar almak, bahsi geçen yerleri,
eserleri yerinde görerek duygusal bir bağ kurmak.
• Bir kaleye çıkıp kenti kuşbakışı seyretmek, gece vakti bir tepeden ışıl ışıl
ÅŸehri izlemek.
• Farklı tarzda döşenmiş bir kafede oturup geleni geçeni seyretmek.
• İki bin yaşındaki bir tapınağı görmek.
• Halk pazarlarında gezinmek.
• Bir şarküteriden yiyecek bir şeyler alıp deniz kıyısındaki bir banka oturup yemek.
• Bir parkta gezintiye çıkıp doğanın sesini dinlemek.
• Çokça fotoğraf çekmek, eve gelince hoş manzaraları, heybetli binaları tuvale
aktarmak.
• Bitpazarlarını dolaşmak, alışveriş yapmak.
• Bir tekne gezisine katılıp nehir kıyısına sıralanmış tarihi binaları seyretmek.
• Gidilen kentte yaşamış önemli kişilerin mezarlarını ziyaret etmek.
• Botanik parkta seraları gezmek, tropik bitkileri incelemek, bir göletin
kıyısında çimlere uzanıp hayallere dalmak.
• Sokak çalgıcılarını dinlemek.
• Hediyelik eşya
satan dükkânları gezip objeler satın almak.
• İzlediğim bir filmin ya da okuduğum bir kitabın kahramanlarının peşine
düşmek.
• Yöre insanları ile resim çektirmek.
• Yöresel yemekleri yemeden önce fotoğrafını çekmek.
• Bir lunaparkta eğlenmek.
• Günlük tutarak
yaşanılanları kaleme almak.
• Kumsalda oturup, nostaljik şarkılar eşliğinde dalgaların kıyıya vuruşunu
izlemek.
• Ünlü bir yazarın bir
zamanlar yaşadığı kentte ayak izlerinin peşine düşmek.
• O ülkeyi hatırlatacak peçete, çikolata kâğıdı, şişe kapağı, broşür benzeri
her ne varsa toplayıp küçük bir hazine oluşturmak.
• Ayrılış vakti geldiğinde kente son kez bakıp el sallamak…