Yayla Yollarında

Nisan/mayıs ayları dağ köylüleri ve göçer Yörükler için telaşe ve göç aylarıdır.

Dağ köylerinde kışın ağıllarda barındırılan sürülerde ocak/şubat aylarında doğum olayı bitmiş olur, havalar ısındıkça yaylıma çıkarılan sürü dağlara yönelir, artık yüksek yaylalara çıkmanın zamanı gelmiştir. Hıdırellez günleri ya da az sonrasında asıl yaylaya çıkılır. O zamana kadar ancak ailenin ihtiyacı kadar sağılan mallar, tam sağılmaya, kışlık peynir, yoğurt, yağ üretimine başlanır. Ailenin kışın yiyeceği süzme yoğurt özellikle ağustos ayında süt iyice koyulaştığında üretilir ve sırlı küplerde, bastırıkta korunur. Kuzular büyüdüğü için asıl sürüden ayrılır, ikindi üzeri sağım yapıldıktan sonra anlarını emmelerine izin verilir.

Dağ köylerinde kış ağılları ile yayla arasındaki mesafe çok fazla olmadığı için bir günlük iştir yaylaya çıkış.

Göçer Yörüklerde ise yaylaya çıkmak hayli zordur. Davarın ve insanların Akdeniz sahillerinden Toros yaylalarına kadar günlerce yürümeleri gerekir. Bir/bir buçuk ayı bulan zorlu bir yürüyüştür bu. Toros yaylalarına ulaşıncaya kadar onlarca konalgadan geçerler, kimi yerde birkaç gün, kimi yerde bir hafta konaklayarak asıl yaylaya ulaşılır.Göçün bu kadar uzun sürmesinin bir sebebi de yeni doğmuş oğlakların uzun yola ve dağlık araziye alışmaları içindir. Kimi Yörük obaları oğlakların bakımlı olması için keçileri hiç sağmazlar, kimiyse ancak haziran ayına doğru sağmaya başlar. Ağırlıklı olarak peynir üretirler ve bu peynirleri Karaman’da bulunan soğuk hava depolarında saklayıp güz aylarında satışa sunarlar.

Kış aylarını Mersin’in Mut, Silifke, Aydıncık, Bozyazı çevrelerinde geçiren Yörükler nisan başlarında göç hazırlıklarına başlarlar. Nisan ortalarında yola çıkarak mayıs sonuna doğru Taşkent, Bozkır, Seydişehir, Ahırlı yaylalarına ulaşırlar. Geçmiş yıllarda develerle yapılan yolculuk, günümüzde modern araçlarla yapılıyor. Develere sahip aile sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. 

Kerim Karadayı elli yaşlarında göçer bir Yörük. İki çocuğu var Emrah ve Zeynep. Göçü modern araçlarla yapıyor, konaklama yerlerine önceden o gidiyor, çadırı kuruyor. Eşi Emine zaman buldukça kilim dokuyor. Istarda dokuduğu kilim 2010 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası ödülüne layık görülmüş.

Mersin Aydıncık’ta kışlayan Kerim Karadayı, nisan ortalarında göçe başlayarak Murt Çukuru, Teknecik, İliboz, Koca Pelit, Ayaş, Bardat Yaylası, Erik Deresi, Darı Sekisi, Çavuş Köyü, Kaklık, Sultan Alanı, Kurucabel, Bucakkışla, Avgan Çimeni, Gökçegedik, Çoka, Manastır, Deve Özü, Akpınar konalgaları yoluyla yaz aylarında eğleştiği Avşar yaylasına ulaşıyor.

Oğlu Emrah, bütün zorluklarına rağmen göçer yaşamı sürdürmeye kararlı.

Sözü Karacaoğlan’ın dizeleriyle bağlayalım.

Üç gün oldu, bizim evler göçeli/Beş gün oldu, çevlik suyun geçeli/Önü al önlüklü, yüzü peçeli/Hanım kızlar, yürüsünde gidelim.





Yazı Ve Fotoğraf
Zeki Oğuz