
Japonya’nın
Kushimoto kasabası açıklarında meydana geldi; herkesi yasa boğan, tarihe
kazınmış “Ertuğrul Fırkateyni Kazası”
YUKARIDAKİ
YAZI BAŞLIK ALTINA GELECEK
Japonya,
kültürü, doğası, teknolojisi, insanlarının dürüstlüğü ve doğallığı ile taht
kurmuş bir ülke kalbimizde…
Fiziksel
olarak uzak olmasına rağmen tarihi geçmişe bakıldığında, her zaman dost ve
kardeş olmuştur Türkiye Cumhuriyeti ve Japonya. Kültürel, siyasi ve diplomatik
alanda büyük bir ivme ile hız kazanarak günümüze kadar uzanmıştır bu dostluk
ilişkileri.
Japonya ile
ilişkilerimize ilk olarak 1878 yılında Japonya okul gemisi “Seiki”nin
İstanbul’u ziyareti yön vermiştir. 1887 yılında gerçekleşen Japonya İmparatoru
Mikado Meiji’nin yeğeni Prens Komatsu Akihito’nun ziyaretinden sonra Sultan II.
Abdülhamid ziyarete karşılık vermek amacıyla, Japonya’ya bir gemi göndermeye
karar vermiştir. Bu gemi Japonya ile sıcak ilişkilerimizi en üst noktaya
taşıyan ve Türk-Japon dostluğunun simgesi haline gelen “Ertuğrul Fırkateyni” dir.
On iki kere
Japonya’ya seyahat ettiğimden, tarihte önemli bir yeri olan “Ertuğrul
Fırkateyni” ile ilgili detayları öğrenmek, geminin çarptığı kayayı yerinde
görmek, Türk Müzesi’ni ve çevresini fotoğraf sergilerimde sanatseverlerle
buluşturarak tarihimizi tanıtmak amacıyla fotoğraflar çekip, hayalim olan projem
“Ertuğrul Fırkateyni Projesi”ni gerçekleştirmek için, Tokyo’dan sekiz saat süren
uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Kushimoto kasabasına vardığımda, tren
istasyonu çıkışında Türk Bayrağı, Ertuğrul Fırkateyni’nin anıtı ve Türkçe
yazılmış “1890’dan beri Türkiye ile dost şehir” yazısıyla karşılaşınca
yorgunluğum, yerini gurur verici bir mutluluğa bırakmıştı.
Kushimoto’ya
vardığımda hava kararmak üzereydi ki otelime ancak yerleşebildim. Heyecanla
beklediğim sabah oldu ve istasyondan ilk otobüsle yaklaşık kırk beş dakikalık
bir yolculuktan sonra tepeye vardığımda saat 07.00 idi ve ortalıkta kimsecikler
yoktu. Ertuğrul Sokağı’na girdiğimde çok duygulanmış ve büyülenmiştim. Türk
Müzesi’nin açılışını bekleyene kadar sokağı keşfetmeye başladım. Birden
Atamızın at üstündeki anıtını görünce ağlamaya başladım. Aşırı derecede heyecanlanıp,
duygulanmıştım; sanki Atam yanımdaydı ve özellikle bana güç vermişti. Ayrıca
Japonların Atamıza saygıları beni bir kat daha etkilemişti.
Ertuğrul
Fırkateyni, 1863 yılında denize indirilmiştir. Geminin bakımsız olması ve
sefere çıkamayacağı için Japonya’ya gönderilmesi hakkında yapılan çeşitli
tartışmalara rağmen, Sultan II. Abdülhamid tarafından hazırlanan hediyeleri
Japon İmparatoru Mikado Meiji’ye iletmek misyonu ile 14 Temmuz 1889 tarihinde
Komutan Osman Paşa ve Kaptan Ali Bey önderliğindeki mürettebat ile İstanbul’dan
Japonya’ya uğurlandı Ertuğrul Fırkateyni; yaşlı ve yorgun vücuduna rağmen, kıyıdan
bir kuğu gibi süzülerek…
Seyahat
tahmin edildiği gibi geçmemiş ve on bir ay süren uzun bir yolculuktan sonra, 7
Haziran 1890 tarihinde Japonya’nın Yokohama Limanı’na varılmıştır. 13 Haziran
1890 tarihinde Osman Bey, Ali Bey ve mürettebatı İmparator Meiji tarafından
görkemli bir şekilde karşılanmış ve Sultan II. Abdülhamid’in hediyeleri ile
dostluk mesajı kendisine iletilmiştir.
Ertuğrul
Fırkateyni’nin mürettebat sayısı ile ilgili net bir bilgi mevcut olmamakla birlikte,
altı yüz dokuz kişi olduğu tahmin edilmektedir. Geminin Japonya’da bir ay kadar
kalması planlanmasına rağmen, 27 Haziran 1890 tarihinde başlayan kolera salgını
nedeniyle Japonya’da kalma süresi uzamış, bu salgın mürettebatı da etkilemiş ve
on üç denizci bu salgından dolayı hayatını kaybetmiştir. Sonunda 15 Eylül 1890
tarihinde beş yüz doksan altı denizciyle İstanbul’a dönüş için yola
çıkılmıştır; on üç denizcinin kaybının üzüntüsüne rağmen, görevlerini başarıyla
tamamlamanın gururuyla ve tahmin edemedikleri acı sona rağmen…
Japonların
büyük bir törenle uğurladıkları Ertuğrul Fırkateyni, hareketin ikinci gününde, ayakta
durmaya çalışmıştı; şiddetli fırtınayla adeta dans ederken başı dönmesine rağmen.
Geceye doğru fırtına yerini tayfuna bırakmış, gemi dalgaların yükselmesine
karşı koyamamış ve 16 Eylül 1890 tarihinde Kushimoto kasabası kıyılarında,
Kashinozaki Feneri yakınlarında kayalara çarpıp parçalanarak yüzlerce
denizciyle birlikte sulara gömülmüştü.
Kasabada
yaşayan özverili Japon halkı sayesinde sadece altmış dokuz denizci denizden
yaralı olarak çıkarılabilmiş ve İmparator Meiji’nin özel ilgisi ile tedavi
ettirilmişlerdir. Hayatını kaybedenler ise kasabaya defnedilmişlerdir.
Kazadan
kurtarılanlar tedavileri bittikten sonra “Kongo” ve “Hiyei” adlı iki Japon
gemisi ile İstanbul’a gönderilmişlerdir.
Kazada
hayatını kaybedenler arasında komutan Osman Bey ve Kaptan Ali Bey de
bulunmaktadır. Kaptan Ali Bey, ünlü şairimiz Can Yücel’in babası Hasan Ali Yücel’in
anne tarafından dedesidir.
Ertuğrul
Fırkateyni’nin çarptığı kaya kesin olarak bilinmekte ve geminin hatırası
Kushimoto kasabasında hala güncelliğini korumakta Japon halkı tarafından.
Denizcilere
rehberlik eden Kashinozaki Feneri’nin hemen yanında “Ertuğrul Fırkateyni
Kazası” anısına “Ertuğrul Sokağı” inşa edilmiş ve bu sokakta Mustafa Kemal
Atatürk’ün at üzerinde tüm ihtişamıyla yer aldığı anıtı, tayfunda hayatını kaybeden
Türk denizcileri anısına yaptırılan “Ertuğrul Şehitliği”, Japonların “şeytan
kayalıkları” olarak isimlendirdiği ve Ertuğrul Fırkateyni’nin battığı ve azgın
dalgaların hareket ettiği yere tepeden bakan bir yerde, geminin maketi,
mürettebatın fotoğrafları, denizcilerin heykelleri ve çıkarılan eserlerin
sergilendiği “Türk Müzesi” bulunmaktadır.
İyi niyet
elçisi olarak gittiği Japonya’da tayfuna yakalanarak parçalanan Ertuğrul
Fırkateyni’nin anısına, her yıl olduğu gibi bu yıl da kazanın 130. yılı
nedeniyle 16 Eylül de Japonya’da görkemli fakat hüzünlü bir tören yapılmıştır.
Kazada hayatlarını
yitiren Komutan Osman Bey, Kaptan Ali Bey ve denizcilerimizin ruhları şad
olsun.
Yazı Ve Fotoğraf
Zerrin Şentürk