TOPRAK ALTINDAN ÇIKARILAN ŞEHİR POMPEİ

Bu kez Unesco’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alan İtalya’nın en popüler yerlerinden biri olan Pompei’ye gidiyoruz. Napoli yakınlarında, Vezüv Yanardağı’nın eteklerindeki tüyler ürperten liman şehrine…

Pompei’ye trenle ulaşım mümkün. Napoli Garibaldi İstasyonu’ndan binip 50 dakikada varıyorsunuz. İstasyon, ören yerinin girişinde bulunuyor.

Roma İmparatorluğu’nun en büyük şehirlerinden biri olan Pompei’den etkilenmemek mümkün değil. Yıllardır dünyayı köşe bucak gezmeme rağmen bir benzerine daha rastlamadım. Dehşet veren görüntüler yıllar geçse de hafızamdan silinmeyeceğe benziyor.

Pompei, M.Ö. 500 yıllarında Vezüv Yanardağı’nın eteklerinde, Napoli Körfezi yakınlarında bir lav tabakası üzerinde kurulmuş. İlk tehlike belirtileri 63 yılında başlamış. Ancak Pompeililer bu güzel şehri, evlerini, bağlarını, bahçelerini bırakmaya kıyamadıkları için bu belirtilere aldırmamışlar. 29 Ağustos 79‘da yanardağın birdenbire ateş püskürmesiyle yeryüzünden silinmiş. Yüzyıllar boyunca toprak altında gömülü kalmış. Aynı zamanda komşusu Heculaneum ve Stabia şehirleri de lavlar altındaymış.

Pompei şehri ile ilgili ilk ipucu 1748’de bir İtalyan köylüsünün çukur kazdığı sırada bir duvara rastlamasıyla ortaya çıkmış. Böylece kazı faaliyetleri başlamış. O dönemde 25.000 kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Kızgın lavlar dağdan büyük bir hızla inip şehri kapladığı sırada halk kaçmak yerine evlerine kapanarak korunmaya çalışmış. O vahşet anından günümüze taşlaşmış insan bedenleri kalmış. Heykelleşmiş insan cesetleri…

Şehri sekiz kapılı bir duvar çeviriyor. Ortasında büyük bir meydan var. Şehrin önemli yapıları bu meydana bakıyor. 5000 kişilik kapasiteye sahip Teatro Grande‘nin sahne arkasında bulunan gladyatör kışlasında 63 iskelet bulunuyor. İnsanları ölmeden az önceki haliyle görüyorsunuz. Elleriyle burunları kapalı vaziyette olduklarından zehirli gazlardan öldükleri tahmin ediliyor. Çürümüş bedenleri çimento, kireç karışımı doldurunca adeta heykel haline gelmiş, görenlerin tüyleri ürperiyor.

Pompei’de yapılan kazılar, aynı zamanda eski Romalıların gelenekleri, yaşayışları bakımından da aydınlatıcı olmuş. Lavlarla örtülü olması diğer şehirlere göre daha iyi korunmasını sağladığından tarihçilere araştırma fırsatı yaratmış.

 Pompei, bir zamanlar Romalı aristokratların, zenginlerin, sapkınlık, şımarıklık derecesinde yaşadığı, bağlar, bahçeler, villalarla çevrili güzel bir şehirmiş. Pompei’nin ikliminin, manzaralarının güzelliği birçok zengin Romalı’nın burada yerleşmesine, ihtişamlı evler, köşkler yaptırmasına yol açmış. Şehrin başlıca gelirini şarap ve yağ ticareti sağlıyormuş.

Açık hava müzesi haline gelmiş şehir Roma İmparatorluğu kent yaşamını anlatması bakımdan dikkate değer. Tapınaklar, tiyatro, bazilikalar, atölyeler, çamaşırhaneler, fırınlar, hanlar, batakhaneler… duvarlara çizilmiş slogan, yer yer küfür ve müstehcen kelime ve çizimlerin yer aldığı antik duvar yazıları…

Şehrin kimi sokaklarında sıçrama taşları bulunuyor. O dönemde idrar suları dâhil kirli sular sokaklara döküldüğü için halkın suya basmadan yürüyebilmeleri amacıyla yerlere taşlar döşenmiş.

Vezüv, Roma dilinde “sönmeyen” anlamına geliyor. Avrupa’nın en ünlü ve tek aktif volkanı. 1281 metrelik yanardağ, patlamadan sonra 79 metre daha yükselmiş. İtalyan Hükümeti’nin burada yaşayan ailelere başka bir yere göç etmeleri için 25000 Euro teklif götürdükleri söyleniyor.

Bugün Pompei antik şehri gezenler 2000 yıl önceki hali ile görebilirler. Hiç bozulmamış sokaklarında dolaşabilir, evlere girip çıkabilir, tapınakları gezebilirler. Kazılarda çıkan sanat eserleri, arkeolojik değeri olan birçok eşya Napoli Müzesi’nde sergileniyor.

Antik bölgeden ayrıldıktan sonra şehri geziyorum. Pompei’de gördüğüm dehşetin izlerine rağmen kent bende sıcak duygular uyandırmayı başarıyor. Şirin bir yer. En büyük yapısı sanırım meydandaki bazilika olmalı. Görülmeye değer. Ana caddede biraz daha dolaşıp bir dondurmacıya giriyorum. Bunca yorgunluğa dondurmayı hak ettim doğrusu. Bakalım, tadı Roma’daki gibi güzel mi?

 

Yazı Ve Fotoğraf
Benian ÇULHAOĞLU