
İlkbaharın artık
kendini iyice hissettirmeye başladığı şu günlerde “yakın uzaklar”dan “hüzünlü
öyküsü” olan bir yeri tanıtmak istiyorum.
En başta burası saklı
kalmış bir koy, “öyküsü” olmasa belki
kimseler haberdar olmayacaktı Babalı Koyu’ndan.
Bu zamanda grinin esiri
olmamış, insan elinin çok az değebildiği “bakir” kalabilmiş nadir yerlerden.
Koy’a vardığınızda
evvela hırçın Karadeniz’in dalgaları selamlıyor sizi. Genişçe bir koy ve dört
bir yanı muhteşem kayalıklarla kaplı, çevresi orman… Önünüzde uzanan
Karadeniz’e bakarken an geliyor büyüleniyorsunuz. Manzara alabildiğine muhteşem,
hele ki güneş batmaya yakınsa bir de.
Belli belirsiz bir şey
ürpertiyor içinizi. Asırlar evvelinden gelen bir sesi duyuyorsunuz aniden… Çerkez
analarının yaktıkları ağıtlar çınlıyor kulaklarınızda
Kafkas halklarının,
Çarlık Rusya’sı tarafından 21 Mayıs 1864 tarihinde anavatanlarından sürgün edildiklerinde
geldikleri yerlerden biridir Babalı Koyu. Aylar süren, bir taraftan Karadeniz’le,
bir taraftan hastalıkla mücadele ettikleri zorlu yolculukta artlarında
vatanlarını ve sevdiklerini bırakmışlardır. Sevdiklerini Karadeniz almıştır onlardan,
anlatılanlara göre gece dolunay sırasında çıkarlar Babalı Koyu’na.
Babalı Koyunun bu kadar
özel olmasının sebebiyse koya ayak basar basmaz en çok kaybın bu koyda verilmiş
olması ve kumsalın ucunda yer alan mağarada Atalarının yüzlerce kişi olarak
aylarca sığınmalarıdır. Koy onları bağrına basmıştır adeta. Kaldıkları günler
boyunca mağaranın duvarlarına Kiril alfabesi ile yazdıkları yazılar hâlen görülebilir.
Kafkas vatandaşlarımız bu mağaranın müze statüsüne getirilmesini talep
ediyorlar.
“Kefken, uzun süredir
Büyük Kafkas Sürgünü'nün sembolü haline geldi. İlk kez rahmetli Ömer Büyüka'nın
yazıları ve şiirleri ile gündeme gelen bu kıyı, özellikle Abhazların çok büyük
kayıplar verdiği bir yer olarak, daima hafızalarda yaşadı.
Abhaz-Gürcü Savaşı
sırasında Türkiye'ye gelen üç konuğun 21 Mayıs 1993 günü burayı ziyaret
etmeleri ve bu ziyaretin Alaşara dergisinde yer alması, Kefken'i mekân olarak
gündeme getiren en önemli etken oldu. Ondan sonraki yıllarda bazı Adige ve
Abhaz gençleri buraya giderek bilgi edindiler ve derneklerin ilgisini bu
bölgeye çektiler.”
Türkiye deki Kafkas
kökenli vatandaşlarımız her yıl 21 Mayıs akşamında atalarını anmak için
Türkiye’nin dört bir yanından bu koya gelirler. Sürgünde yoğun bir şekilde
Karadeniz kıyılarına çıkıldığı için Kafkasya da bulunan Çerkez soydaşları ile
birlikte karşılıklı olarak Karadeniz’e çelenk bırakırlar.
İster Karadeniz
kıyılarında ilkbahar güzelliğini görmek, yeşile ve maviye doymak için
isterseniz asırlar öncesinde bir halkın yaşadıklarına tanıklık etmek için bu
koyu ziyaret edebilirsiniz.
Bu zamanlar sahilcilerin
fazla olmaması açısından caziptir. Civarda birkaç tane pansiyon ve salaş çay
bahçesi mevcut. Kocaeli’ye bağlı Kandıra ilçesine ulaştıktan sonra Cebeci yönüne
devam ediyorsunuz. Koya girmeden önce Kandıra ilçesinin Karaağaç Köyü’nde bulunan
soykırım anıtı ve Kafkas mezarlığını da ziyaret edebilirsiniz.
21 Mayıs tarihinde
binlerle birlikte bu anma da bulunmak isterseniz. Kafkas Dernekleri Federasyonu
ile http://www.kaffed.org/
irtibata geçebilirsiniz.
Yazıma
sürgünü anlatan Çerkez ağıtı Yistambilako (İstanbul
Yolcuları)şarkısını
paylaşarak son veriyorum…
"Bütün gece yıldızları sayıyorum
Saçlarımızın
sayısınca insan kaybettik
Bize verilen ad
'İstanbul Yolcuları'
Gideceğimiz yeri
bilmeden yola koyulduk"
Yazı Ve Fotoğraf
Bahar SANER