
2018
yılında Baltık ülkelerini kapsayan bir yolcuğa çıkmıştım. Aslında planımda
Finlandiya yoktu. Ancak Estonya limanında bir kafede oturmuş etrafı seyrederken,
Helsinki’ye giden gemileri gördüm. Neden olmasın, deyip iki günümü bu eşsiz
güzellikteki başkente ayırdım.
Çok
doğru bir kararmış. Neden derseniz şehrin güzelliği bir yana Finlandiya Ulusal
Müzesi, gezime damgasını vurdu. Şehir merkezine yürüme mesafesindeki şatovari müze
binası, zengin koleksiyonuyla ülkenin tarihine ışık tutuyordu. Ama beni asıl
etkileyen başka bir şeydi. Müzenin bir bölümü Barbie-İkon sergisine tahsis edilmişti. Sadece müzeyi gezmekle
kalmamış, ilginç bir koleksiyonu da görme fırsatı yakalamıştım.
Kimileri
tarafından çok sevilen kimileri tarafından da çok eleştirilen Barbie, kabul
edilmeli ki son altmış yılın en popüler oyuncaklarından biri. Benim
çocukluğumda ülkemizde henüz yoktu. Ancak bir arkadaşıma, ağabeyi Zürih’ten
getirdiği için oynamışlığım var. İlk defa onda gördüm bu bebeği. Çok farklı
gelmiş, doğrusu pek ısınamamıştım. Duygularım değişmiş olsa gerek, yıllar
içinde birçok Barbie bebeğim olduğunu itiraf etmeliyim. İkinci el olanını buldum
mu fiyatı uygunsa kaçırmam, alırım. Her neyse…
Barbie’nin
doğuş hikâyesi ilginç. Ruth Handler adındaki Amerikalı bir iş kadını, küçük kızının
kâğıt bebeklerle oynarken, onlara yetişkin rolü vermesinden çok keyif aldığını
fark ediyor. 1956 yılında çocukları ile İsviçre’ye yaptığı bir gezide tesadüfen
“Bild Lilli” adında Alman malı, yetişkin
figürlü bir bebek görüyor. Tam da hayal ettiği gibi bir şey.
Hemen üç tane satın alıyor. Birini kızına hediye ediyor, diğerlerini Mattel
firmasına götürüp oyuncak şirketinin kurucu ortağı olan eşi Elliot'a
ve yetkilisine veriyor.
O
yıllarda çoğu kız çocuğunun oyuncağı bebek. Ama bildiğimiz türden: bebek gibi
bebek. Pazarda bir boşluk olduğunu fark eden Handler, yetişkin görünümlü Bild
Lilli tarzında bir bebek üretilmesini öneriyor. Başlangıçta gerek Elliot
gerekse Mattel firmasının yöneticileri bu fikre sıcak bakmasalar da Bayan Handler’ın
görüşü kabul ediliyor. Amerikalı oyuncak ve eğlence şirketi Mattel, bebeği üretiyor. Ruth Handler, kızı Barbara'nın ismini
vererek bebeğe “Barbie” adını koyuyor. Ve ilk kez Mart 1959'da bir moda bebeği olarak Barbie, New York Oyuncak Fuarı'nda tanıtılıyor.
Böylece stil ikonu bebeğin dünyadaki serüveni başlamış oluyor…
Sergi,
Profesör Massimiliano Capella küratörlüğünde, Mattel firması iş birliği ile
düzenlenmiş. İlki Milano’da açılan gezici sergi, Roma, Bologna, Madrid’den
sonra Helsinki’ye gelmiş. Özel koleksiyonculardan ve Mattel firmasından gelen
450 bebek ve objeden oluşuyor. Stil ikonu Barbie’nin altmış yıllık yaşamını
farklı temalarda sergilemişler.
Barbie
sadece bir oyuncak değil, modern kadını temsil eden sembolik bir figür aynı
zamanda. Bu nedenle sürekli olarak geliştirilmek amaçlı değişime uğramış.
Modern bir genç kız görünümlü ilk halinden, bugünkü görünümüne kavuşana kadarki
değişimi fark etmemek mümkün değil. Yıllar içinde başı, yüzü ve vücudu için
farklı kalıplar kullanılmış; saçı ve makyajı modaya uygun şekilde yenilenmiş.
Bu
stil ikonu bebeğin tarihsel değişimini izlerken aynı zamanda 1950'lerin
sonlarından bu yana dünyanın ve modanın nasıl değiştiğine de tanık oluyorsunuz.
Dünyanın en ünlü Moschino, Versace, Dior, Gucci, Calvin Klein, Prada ve Givency
gibi markaların dünyaca ünlü moda tasarımcıları, tüm hünerlerini bu moda
bebeğinin üzerinde göstermişler; “vay canına” diyorsunuz...
Barbie’nin
aynı zamanda meslek sahibi olduğunu hatırlatayım. İlk Barbie bir moda modeli.
Ancak yıllar içinde astronot, doktor, hemşire, veteriner, pilot, hostes, atlet
ve daha birçok farklı alanda rol üstlenmiş.
Bir
diğer bölümde Barbie'nin evi, ailesi ve arkadaşlarıyla tanıştım. Ailesi zamanla
epeyce büyümüş. Kardeşleri, kuzeni, efsanevi erkek arkadaşı yakışıklı Ken… Oyun evleri,
arabaları ve aksesuarları da
modern dünyayı takip etmiş. Bu arada farklı evcil hayvanlar da edinmiş...
Bir
başka bölümde Barbie,
popüler kültür ve sinema karakterleri, ilham veren
kadınlar, kraliyet
ailesi üyeleri de dâhil olmak üzere birçok
efsanevi kadına dönüşmüş. Yüz hatları karakteri yansıtacak şekilde değiştirilmiş.
Audrey Hepburn, Garece Kelly, Marilyn Monroe, Elizabeth Taylor, Farrah Fawcett,
Frida Kahlo onlardan bazıları…
Sergi,
farklı ülkeleri ve kültürleri temsil eden yöresel kıyafetler giymiş Barbie dolu
bir salonda sona erdi.
Çocuk
olup olmamanız ya da Barbie’yi sevip sevmemeniz anlamını yitiriyor burada.
Sergiye kayıtsız kalma şansınız yok. Muhteşem bir koleksiyon sunmuşlar ziyaretçilerine.
Dilerim bir gün bu gezici sergi ülkemize gelir, sizler de onu görme fırsatı
yakalarsınız.
Yazı Ve Fotoğraf
Benian ÇULHAOĞLU