RODOS'DA KALAN MİRAS

     Osmanlı Devleti’nin 392 yıl hâkimiyetini yaşamış Rodos’a ilk gidişim 2009 yılıydı. Kültürel amaçlı yapmış olduğum bu ziyaretimde ecdadımızdan kalan yapılardan bir cami hariç hepsinin kapalı ve perişan halde görmüş olmaktan son derece müteessir olmuştum. İkinci gidişimde ise Süleymaniye Camii’nin restorasyonu yapılıyordu. Süleymaniye Medresesi etrafında sanki yıkılsın derecesinde arkeolojik kazılar devam etmekteydi. Recep Paşa Camii ise adeta harap edilmişti. Bu son gidişimde ise turistik amaçlı ve kısa süreli de olsa tüm camilerin iki günlüğüne ziyarete açılmış olması, Recep Paşa Camii’nin de restorasyonuna başlanılmış olmasına şahit olmak, karınca hızıyla da olsa bir şeyler yapılmaya çalışıldığını bilmek ve Süleymaniye medresesi etrafındaki kazının durdurulmuş olması beni bir hayli umutlandırdı. 1972 ‘ye kadar Türk Okulu olarak hizmet veren Süleymaniye medresesinin Türk Okulu olarak tekrar açılmasını burada yaşayan soydaşlarımız dört gözle beklemekteler. Burada ders görenlerin hatıralarını anlatıyor olması insanı gerçekten duygulandırıyor.

    Ege Denizi’ndeki 12 adalar içinde en büyüğü olan Rodos’un özellikle Osmanlı askerleri için de değeri büyüktü. 1609’da 103 yaşında savaşta şehit düşen Hint Okyanusu Filolar Komutanı Murat Reis’in türbesinin Rodos’ta olması Osmanlı askerleri için Rodos’u önemli kılıyordu. Murat Reis, Barbaros Hayrettin Paşa’nın ve Preveze Deniz Zaferi’nde Andrea Doria’yı yenen filonun amirallerindendi. Osmanlı Donanması Akdeniz’de yeni bir sefere çıktığında Rodos açıklarında onu topla selamlayıp türbesini ziyaret ettikten sonra seferlerine devam ederlermiş. Ayrıca Rodos’un fethi sırasında şehit olan 30 bin Osmanlı askerinin kabri de bu türbede bulunuyor.  Murat Reis’i ziyaret ettiğimizde; Osmanlı coğrafyasının pek çok yerinden insanımızla birlikte, sürgün edilen Giray Han da burada yatmakta. Çok yakın zamana kadar bizim donanmamıza bağlı savaş gemileri 5 pare top atarak Murat reisi selamlarmış. Bu önemli mekân önceki ziyaretlerimizde şarapçıların, esrarcıların mekânıydı. Neyse ki şimdi, eskisine göre biraz daha temizlenmiş ama yine de türbenin hali yürekler acısı. Daha önce sağlam olan iki türbe tamamen yıkılmış. Mezar taşları bir bir yok olmaya başlamış. Bunu görünce ”Burası yavaş yavaş ortadan kaldırılıyor mu?” diye düşünmeye başlamadım değil.

    Hafız Ahmed Ağa Kütüphanesi tarihi Rodos Kalesi içinde, diğer birçok Osmanlı döneminden kalma cami, hamam, imaret, medrese vb. eserlerin de bulunduğu bir bölgede yer alıyor. Etrafı yüksek duvarlarla çevrili bir avlu içerisinde kubbeli mimariye sahip 18. yüzyılda yapılmış taş bir bina. İki bölümden oluşan binanın arka tarafı kitap deposu, ön tarafı ise okuma ve sergi salonu olarak kullanılıyor. Sonradan kütüphaneye gelen kitaplar dışında vakfa ait olan bütün kitaplar deri üzeri ebru kâğıt kaplı mahfazaları içinde bulunuyor.

Kütüphane avlusunda yer alan vakfa ait evde yaşayan vakıf mütevelli vekili ve aynı zamanda kütüphane görevlisi Yusuf Kıbrıslı bu kitapları eşiyle birlikte gözü gibi korumakta.

     Vakıf kitapları arasında nadir olarak nitelendirilebilecek nüshaların ve kitap sanatları bakımından değerli eserlerin de olduğunu görüyorum. Orijinal demirbaş defterine kayıtlı toplam kitap sayısı 797  adet. Kütüphanede vakıf kitapların dışında 450 adet kayıtsız yazma kitap Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü uzmanları tarafından Hafız Ahmed Ağa Kütüphanesi envanterine kaydedildi. Hafız Ahmed Ağa Kütüphanesi’nde 1240 yazma eser, 1101 matbu eser olmak üzere toplam 2348 kitabın bulunuyor. İsteyen araştırmacılara kütüphane tarafından kitapların dijital kopyaları verilmekte.

 

 

         

  

Tarihî bir külliyenin parçası olarak bilim ve kültür tarihimiz açısından çok önemli bir koleksiyona sahip olan Hafız Ahmed Ağa Kütüphanesi’nde bir dizi çalışma yapılarak hem mevcut eserlerin daha iyi şartlarda muhafazası hem de bilim dünyası ve araştırmacıların hizmetine sunulmasına ortam hazırlanması Rodos’ta kalan mirasa sahip çıkmamız açısından sevindirici.

 Tarihi ve turistik bir ada olan Rodos’ta özellikle yaz dönemi yoğun turist ziyareti olmakta. Hafız Ahmed Ağa Kütüphanesi’nin de büyük ilgi gördüğü bilgisinden hareketle kütüphanenin Türk tarih ve kültürünü tanıtacak belge ve tertibatlarla zenginleştirilmesi ve sürekli irtibatın sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Ümit ediyorum ki başlanılan güzel çalışmalar kısa sürede bitirilir, İnsanlığın ortak mirası kültürel değerlere sahip çıkılır, buralara el atılır. Her şeye rağmen düne göre çok güzel gelişmeler var. Hiç değilse konsolosluğumuz, dış işlerimiz düne göre çok şey ile ilgileniyor, ama daha fazla ilgi gerekiyor.

 

 

 

Yazı Ve Fotoğraf
Bekir ŞAHİN