
Dünyada merak edilen
küçük ülkeler vardır hani ne bulacağınızı bilemediğiniz, ummadığınız… İşte
dünyanın en mutlu yerlerinden biri olarak gösterilen Kosta Rika gezim bu bilinmezlerle,
Almanya’dan 15 saatlik bir uçuşla başladı ki evden de hiç bu kadar uzak
kalmamıştım. İlk kez yabancı bir coğrafyada evden on bin kilometre uzaktaydım.
Kosta Rika, Orta
Amerika’da yer alan, Nikaragua ve Panama ile sınır tropik bir cennettir. Son 60
yıldır askeri varlığı olmayan ve tamamen yeşil enerji kullanan barışçıl bir
ülkedir.
San Jose’deki
havaalanından çıkar çıkmaz ev sahibi ailem beni ‘Pura Vida, Bilge’ kelimesiyle
karşıladı. Hemen ‘Pura Vida’nın Kosta Rika’da öğrenilen ilk İspanyolca ifade olduğunu
öğrendim. ‘Pura Vida’ kelimenin tam anlamıyla ‘saf hayat’ şeklinde çevrilir. Aslında
Ticoların (Kosta Rikalıların) hayata dair tutumlarını, bakış açılarını tasvir
eden bu tabir ‘Sahip olduklarınla yetin, olamadıkların içinse tasalanma,
kaygılanma!’ şeklinde yorumlanabilir. Bazen de selamlama ya da veda ederken
hatta nasıl olduğunuzu ifade etmek için de kullanılabilir. Kosta Rika tam
anlamıyla, eşsiz vahşi yaşamı, bozulmamış doğal güzelliği ve muhteşem plajları
ile ünlüdür ki aynı zamanda korunması gereken bir cennettir...
Bu olağanüstü
güzellikteki ülkeyi sadece gezmek, keşfetmek için değil gerçekten de bu kültürde
kendim olmak ve bu güzel ülke için anlamlı bir şeyler yapmak istedim. Bu durum
beni kaplumbağaları kurtarmayı ve çevreyi kirlilikten korumayı amaçlayan
çevresel bir projede gönüllü olmaya teşvik etti.
Başkentte bir ay boyunca İspanyolca
dersleri aldıktan sonra, otobüsle San Jose ve banliyölerinden çıktım. Parıldayan
alışveriş merkezlerinden ve Kosta Rika'nın başkentindeki yoğun kent yaşamından
yavaş yavaş uzaklaşarak 30 dakika içinde kendimi kırsalda buldum. Kırsal alanda
Afro-Karayip kültürel mirasına sahip küçük bir kasaba olan Bataan'a ulaştığımda
yağmur yağmaya başladı. Yağmurlu mevsim olduğu için henüz ağır sağanaklar değil
de, havayı tazeleyecek ve nemlendirecek yavaşlıkta yağdı yağmur… Aslında, Kosta
Rika’da sadece iki mevsim var; yağışlı mevsim ve kurak mevsim. Sabahları
yaklaşık otuz derece sıcaklığa sahip açık mavi gökyüzüne maruz kalınır, ancak
öğleden sonra şiddetli yağışlar başlar.
Sokaklarda yürürken,
yerel esnaflar beni Chiquita muz, mango ve ananas suyu satan meyve dükkânlarında
sıcak bir şekilde karşıladılar. Meyveler lezzetlidir ve neredeyse vahşi bir
şekilde büyümüştür. Bir yaşlı adam bana bir fincan kahve teklif etti. Bana
fasulyelerin kendi kahve tarlalarından olduğunu yüzündeki büyük gülümsemeyle
anlattı. Taze kahve çekirdeğini kabuklarından ayıran süreci tutkuyla
açıklarken, taze toplandıklarında kahve çekirdeklerinin nasıl göründüklerini gösterdi.
Tüm bunları bana anlatırken işine olan sevgisini ve tutkusunu
hissedebiliyordum. Şimdiye kadarki en taze kahveyi tattığım için şanslıydım,
zengin ve lezzetliydi. Bu bir fincan kahve, bir kahve takviyesinden daha
fazlasıydı- bu kahve Kosta Rika kültürünün tadıdır. Buraya girdiğiniz anda yavaş
tempoda yaşayan, küçük kasaba misafirperverliğini, enerjik ortamını
hissediyorsunuz. İşte geleneksel Kosta Rika…
Proje memurum beni almaya
geldi. 45 dakikalık tekne turu ile ülkenin en çarpıcı doğal manzaralarından
bazılarının yanı sıra benzersiz bir vahşi yaşamı da görmüş oldum. Nehir her
metrede büyüdü, timsahlar ise kumlu nehir kıyısında sıcak güneşin altında...
Teknemizin sesini duyan iguanalar ve maymunlar takip etti. Buranın ne kadar
sessiz olduğuna çoktan alışmıştım: araba yok, otobüs yok, sadece ara sıra
motorun uğultusu ve nehrin üzerine yağan yağmur… Beni muhteşem bir manzara
bekliyordu. Bir an öylece durdum, Karayip Denizi’nin muazzam dalgalarının siyah
volkanik sahile çarptığını ve palmiye ağaçlarının esintiyle sallandığını gördüm.
O an, adanın ne kadar gizli bir mücevher olduğunu fark ettim. Elektrik yok, su
yok, WIFI yok. Sadece tekneyle erişilebilir. Tropik bir cennet bulduğumu
hissettim.
Bilim adamları ve korucular
ile birlikte yaklaşık yüz kadar yerli burada yaşamakta. Ne yazık ki, Kosta
Rika’nın deniz kaplumbağa nüfusu son 35 yılda bir dizi faktöre bağlı olarak zaten
tehlike altındaki hayvanlar, yasadışı yumurta kaçakçılığı ve avlanma, iklim
değişikliği, plastik kirliliği ve plaj erozyonu nedeniyle yüzde 90 ciddi bir
düşüş yaşadı. Kosta Rika, nesli tükenmekte olan kaplumbağalar için dünyanın en
önemli yuva alanlarına sahiptir. Bu durumu değiştirmek için gönüllüler var
güçleri ile çalışmaktalar.
Gelecek haftalarda
üzerinde çalışacağım projeye ve kampa giriş yaptıktan sonra dinlenme ve plajı
keşfetme zamanı gelmişti. Güneşe uzun süre maruz kalmamamız için uyarılmama rağmen,
kumsalda uyuyakaldım ve en kötü güneş yanığı ile uyandım. Ama dersimi aldım:
beyaz bulutlu gökyüzüne ve ara sıra yağan yağmura güvenme, günışığı yoğun!
Kampa dönerken kollarının altında mavi bir sörf tahtası olan bir sörfçü gördüm.
Buraya kadar şahsen hiç sörfçü görmemiştim. Büyük dalgalarla nasıl oynadığını izledim.
Yavaş yavaş parıldayan güneş
battı ve deniz ufkunun ötesinde kayboldu. Manzara koyu derin bir maviye dönüştü.
Bundan sonra karanlık adaya hâkimdir. Yıldızlardan ve uçsuz bucaksız okyanustan
başka hiçbir şey yok…
Kampa geri döndüğümde,
tüm ekip ile akşam yemeğinde pirinç ve fasulye yedim, tatlı olarak ev yapımı
muz ekmeği ve tabii ki mango suyu ikram ettiler. Tek ışık yanan kamp ateşi ve
mumlardı. Kamp ateşinde dinlendirici ve sıcak bir atmosfer vardı. Ekip üyeleri
güler yüzlü, misafirperver ve genç bir kızın ekiplerine dünyanın öbür ucundan
katıldığı için mutlulardı. Proje sorumlusu bana ilk gece mesaimi yerel bir
rehberle yapacağımı söyledi. Deniz kaplumbağaları gecenin karanlığında aktiftir
ve milyonlarca yıllık bir yuva törenine katılırlar. Bizim işimiz ise sahildeki
yuvaları bularak yumurtaları toplamaktı.
Akşam saat 10.00 da kampta
hazırdım ve ilk gece mesaimi bekliyordum. Mango ağacının altındaki hamakların
birinde sallanıyordum, bir genç adam yanıma geldi. Adının Miguel olduğunu ve bu
gece için benim rehberim olacağını söyledi. Bana bu gece neler yapacağımızı anlattı
ve kaplumbağaları rahatsız etmemek için kırmızı bir el feneri verdi. Beyaz ışık,
yuvalarından denize doğru sürünmeye çalışan deniz kaplumbağalarında oryantasyon
bozulmalarına neden olduğu için kırmızı ışık kullanıyorlarmış çünkü onu
görmüyorlarmış.
Gece boyunca, bir
kaplumbağa görmeden kilometrelerce yürüdük. Gece yürüyüşü nemliydi ve kara kum
tepelerinde yürümek çok zordu. Gece daha yeni başlamıştı. Birden kumun üzerinde
büyük bir şekil gördüm. Bir kaplumbağa olamayacak kadar büyük görünüyordu, ne
olduğunu anlayamadım. Ancak önümüzde duran dünyanın en büyük deniz kaplumbağası
deri sırtlı deniz kaplumbağası idi. Sadece Miguel tarafından tutulan kırmızı
bir ışıkla kaplumbağanın bir yuvaya yaklaşık 100 yumurta attığını ve bu sırada
nasıl ileri geri sallandığını görebiliyordum. Miguel, neredeyse üç metre
büyüklüğündeki dev kaplumbağadan biyometrik veri aldı. Hastalık ve yaralanma
belirtileri arıyordu. Sonra yumurtaları yuvasından topladık ve güvenli
kuluçkahaneye götürdük. Yumurtalarından çıktıktan sonra bebek kaplumbağalar
denize salınıyor.
Miguel biraz dinlenmemizi
önerdi. Bu yüzden bir palmiye ağacının altına oturduk ve biraz sohbet ettik. Miguel
bana Batanlı olduğunu, buraları, ortamı ve kaplumbağaları sevdiğinden, onlar
için bir şeyler yapmaktan da mutlu olduğundan bahsetti. Birde sörf yapmaktan ne
kadar zevk aldığından…
Gece çok sıcaktı ve hala uyanıktım.
Sabah kuşları havada şarkı söylerken Miguel, saatin neredeyse 5 olduğunu söyledi.
Sonra gülümseyerek “Sörf yapmanın tam zamanı. Sörf için en iyi şartlar sabahın
erken saatleridir ve genellikle gece nöbetimin sonrasından sörf yapmaya giderim.”
dedi. Gökyüzü yavaşça aydınlanıyor ve gece tuvalinden pembemsi-turuncu bir
fırça darbesine dönüyordu. Kampa geri döndüğümde sabah güneşini cildimde
hissetmek bana enerji veriyordu. Güneşin doğuşunu izleyerek biraz daha zaman
geçirdikten sonra yüzmeye gittik. Su şaşırtıcı derecede sıcaktı.
İlk gece vardiyam sona
ermişti. Bu projeye üç hafta daha devam ettim. Günün hangi saatinde veya
haftanın hangi gününde olduğumu veya önemsemeyi bırakmıştım. Burada her şey çok
daha basitti. Teknoloji yok. Böylece insanlar ve doğa sürekli bağlantı da kalıyordu.
Bu eşsiz deneyimi yaşamak gerçekten ilham verici, kendimi inanılmaz mutlu
hissettim.
Bence basit ve doğal olan
her şey hayatımıza en çok neşeyi getirenlerdir. Peki ya sizin yaşamınızdaki
temel özelliklerden bazıları nelerdir?
Pura Vida
Yazı Ve Fotoğraf
Bilge Danyeli - Roberto Lopez J.