NAKIŞIN EN NAZLI OLDUĞU SANAT MİNYATÜR

Bir minyatüre bakarken hikâyenin, şiirin veya tarihin adeta canlı bir tercümesine bakar gibi hissediyor musunuz? Lisan-ı hâl ile size geçmişten veya hissettiğiniz andan neler anlatıyor, diye düşündüğünüz oluyor mu? Minyatür insana bu derinliği hissettiren nadir bir resim sanatı. Nakkaş, metindeki olayları resimlerken, gördüğü gibi değil, düşündüğü gibi çiziyor ve onun dünyasına doğru yola çıkıyorsunuz.

Minyatür kelimesi Latinceden dilimize geçiyor. Orta Çağda Avrupa'da el yazması kitaplarda baş harfler kırmızı bir renkle boyanarak süsleniyor ve bu iş için, çok güzel kırmızı bir renk veren ve Latince adı “minium” olan kurşun oksit kullanılıyor. Latince “miniare” kelimesinden gelen minyatür, kırmızı ile kitabın başlıklarını yazmak manasını ifade ediyor. Türkçede minyatür kelimesinin tam karşılığı olmamakla beraber, Osmanlı, minyatür için daha çok “nakış” sözcüğü kullanıyor. Minyatür sanatçısına “resim yapan, ressam” anlamına gelen nakkaş ya da musavvir deniliyor. Minyatür de çizgileri çizmek ve ince ayrıntıları işlemek için üç aylık beyaz kedilerin ense tüylerinden yapılan ve "tüykalem“ denen çok ince fırçalar kullanılırdı. Bu kıllar ince bir ibrişimle bağlanır, bağlanan yer tutkallanır ve güvercin kanadından çıkarılmış ve hazırlanmış kalemin içine yerleştirilirdi. Samur kılından yapılmış fırçalar da hâlen kullanılmakta. Günümüzde İran’da minyatür kelimesi yerine “nigârgeri” kullanılıyor. Nigâr yani nakış, motif ve bir başka irfani anlamıyla Hak aşkı. Nigarger (nakkaş) de bu büyük aşkı tasvire çeken ressam. Ne kadar hayranlık uyandırıcı bir incelik öyle değil mi? Kullanılan aletlerden tutun da kelimelerine kadar tarifsiz bir incelik. Hâliyle minyatür ustalarının ruhu da nazenin oluyor. 

Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Konya’nın 2016 İslam Dünyası Turizm Başkenti etkinlikleri kapsamında gerçekleştirdiği Uluslararası İslam Sanatları Yarışması’nda İran’dan minyatür sanatçısı Habib Moradi mansiyon ödülü aldı. Ödülünü Tebriz’den almak için Konya’ya gelen Habib Moradi ile hem minyatürü hem de sanatçı kişiliğini bu vesile ile tanımak istedik.

Habib Moradi; İranlı minyatür sanatkârı, aynı zamanda ressam ve halı tasarımcısı kendisi. Tebrizli Azeri türkü. Minyatür sanatına ömrünü adamış bir sanatkâr. Eserlerini incelediğinizde göreceksiniz ki ayrıntılar dahi adeta iğne oyası inceliğinde çizilmiş. Minyatür sanatına 15 yaşında halı dokumakla başlıyor ve zamanla fark ediyor ki halılara desen çizmeyi çok seviyor. Bu sevgi minyatüre olan ilk adımı da atmasını sağlıyor. Halılara çizdiği desenleri tezhipten alınıyor. Tezhiple minyatür birbirine çok yakın iki sanat aynı gövdenin ayrı dalları gibi. Habib Moradi’nin ilgisi de zamanla minyatüre yoğunlaşıyor. Habib Moradi Güzel Sanatlar Lisesi’nde minyatür ve tezhip sanatı üzerine eğitim alıyor. Tezhip sanatını çok sevmesi sanatına da yansıyor. Minyatür ve tezhibi harmanlayarak minyatüre bir anlamda yeni bir bakış açısı kazandırdığını söylüyor. “İran’da minyatür neden önemli?” diye sorduğumuzda “Minyatür İran’da çok çalışılmış ve çalışılan bir sanat ve sürekli devamı olan bir sanat. Minyatüre devlet adamları her zaman çok önem vermişler, vermeye devam ediyorlar ve tarihimizde de devlet adamları yanlarında sürekli minyatür ustaları çalıştırmışlar. Minyatür bizim millî sanatımız.” diyor. Bu cümleleri kendisinden duyunca Osmanlı Devleti zamanında minyatür özellikle 17. Yüzyılda, en parlak dönemini yaşamış. Sarayın özel nakkaşları olduğunu ve minyatürün bir saray sanatı olduğu bilgisi aklımıza geliyor.

İran minyatürü ile Türkiye minyatürleri arasındaki farkları şöyle sıralıyor Habib Moradi; İran’da minyatür üzerinde daha çok çalışılıyor ve ayrıntı daha fazla işleniyor. Daha çok renk kullanıyor. Rengin üzerinde ince desenler ayrıntılı işleniyor. İran’da minyatürde resimler daha farklı oluyor. Birbirinin aynısı yani tekrar eden desen çizimi göremezsiniz. Sizde hemen hemen aynı desenin tekrarını bariz bir şekilde görebilirsiniz. Çizgiler birbirine çok yakın. Dikkatimi çeken en önemli farklardan biri de Türkiye’de minyatür yapan sanatkâr çok az. İran’da minyatür sanatkârı çok fazla. Bu durum gösteriyor ki minyatür bizim millî sanatımız

Habib Moradi, bir minyatürü konusuna ve boyutuna göre en az iki veya üç ay sürede tamamlıyor. Boyutu büyük minyatürleri ise 6 ay ya da 1 yıl süre zarfında tamamlayabiliyor. Gerçekten uzun bir süre ve her detayında yoğun bir emek kullandığını eserlerini incelediğimizde fark ediyoruz.

Habib’e minyatürlerinde işlediği konuları sorduğumda “Halkın dertlerini, acılarını, sevinçlerini veya coşkularını işlemeyi seviyorum. Özellikle Tasavvuf konusu ilgi alanım tasavvuftan ve Mesnevi’den hikâyeleri ve Hazreti Mevlâna’nın sözlerini kendi bakış açımla minyatürlere yansıtıyorum.” diyor. 23 senedir minyatür yapan Habib Moradi için minyatür sanatı onun hayatının merkezinde ve adeta minyatürle evlenmiş bir sanatkâr. Aileden minyatürle ilgilenen tek kişi. Kazandığı uluslar arası pek çok ödülü bulunan sanatçıya çizdiği herhangi bir minyatüre ne anlatıyor diye soranlara “Ben anlatmıyorum; her bakan kendince bir şey anlıyor, ben çizimlerimde sınır koymuyorum. Bakan herkes kendince bir yorum getiriyor.” diyerek bizleri kendi dünyasından iç dünyamıza doğru bir yolculuğa çıkarıyor. 

Köşe Bucak Dünya dergisi olarak kendisine teşekkür ediyor, bu eşsiz yolculuğunda başarılarının devamını diliyoruz.

Yazı Ve Fotoğraf
Yılmaz SARPKAYA