Le Trıo Joubran

"Bu sahnede farklı kültürler, farklı makamlar ve farklı duygular arasında doğaçlama yapmaktan mutluyuz. Umarız bir gün hep birlikte Kudüs'te bir araya geliriz. Şartlar ne olursa olsun, bir mağdur dahi kalmayıncaya dek, biz şarkı söylemeye, ümitlerimizi sürdürmeye ve davamıza devam edeceğiz. Niyetimiz ne kahraman olmak, ne kurban olmak, biz sadece normal bir insan gibi istiyoruz."

Zengin bir sanatsal mirasa sahip tanınmış bir aileden geliyorlar. Sahnede doğaçlama ud çalmak onların tarzı.Her tınısı yeni bir keşif, yeni bir yolculuk için davet.  Onları Le Trio Joubran olarak tanıyoruz. Samir, Wissam ve Adnan üç kardeş. The Long March isimli albümlerinin dünya turnesi için çıktıkları yolcuklarında Konya’ya da uğradılar. Le Trio Joubran Teşrif-i Konya etkinliği kapsamında Selçuklu Kongre Merkezi’nde muhteşem bir konser verdi.

Konser sonrası dergimizin sorularını yanıtlayan grup üyeleri, sorularımıza verdikleri yanıtlarla Türkiye hakkında ve müzikleri hakkında görüşlerini paylaştılar.

Konya ya ilk gelişiniz mi?

Evet Konya ya ilk ama daha önce Türkiye ye geldik. Kültür, müzik, yemek, dil ve sesler… İstanbul da yürüdük. Camilerden yükselen dua seslerini, ezan seslerini dinledik. Çok duygusaldı. Heyecan vericiydi. Ramazan zamanı Türkiye deydik insanların sıra halinde camiye gidişlerini, iftara gidişlerini gördük. Hayret vericiydi. Diğer ülkelerinde dinle bu şekilde ilgilenmeleri gerektiğini düşünüyorum. Başka ülkelerde de dindarlar var ama din nedir anlamıyorlar. Arapça konuşmuyorsunuz ama Araplardan daha Arapmışsınız gibi hissettik. Kardeş gibiyiz.

Konya yı gezebildiniz mi?

Maalesef gezmek için yeterli vakit yoktu. Yalnız birimiz Mevlana yı ziyarete gidebildi. Tekrar gelmeyi ve ziyaret edebilmeyi isteriz

Takip ettiğiniz Türk müzisyenler var mı?

Evet İbrahim Tatlıses i seviyoruz. Mesela Taksim Trio ve Flamenko söyleyen ve şimdi adını hatırlayamadığım bir kadın var. Aslında doğuyoruz ve gelişiyoruz Türk Müziği repertuarı üzerinde Sema buradan çıkıyor ve biz kalbimizle onları öğreniyoruz. Aslında ilk basamak Türk Müziği.

-Başka ülkelerde ki konserlerinizde, Türk Müziği çalıyor musunuz?

Evet örneğin Üsküdar a gideriken

Türk Tasavvuf Müziği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Biliyoruz ama dokunmak için cesaretimiz yok takdir ediyoruz, duyuyoruz. Bu bir kültür, denemek için cesaret edemedik. Gizemli ve özel saygı duyuyoruz. İlham almaya çalışıyoruz anlamaya çalışıyoruz çünkü kolay değil zengin bir kültür okumamız sürekli okumamız ve duymamız lazım.

Müziğiniz ve Filistin hakkında ne söylemek istersiniz?

Müziğimiz bir çeşit ayna. Filistin in tabiatı. Filistin meselesi, Filistin insanının duygularının bir tercümesi, çilelerinin tercümesi. Barış dolu bir yaşantı arzusunun bir tercümesi. Filistin bir pozitif enerji bizim için, biz hiçbir zaman bırakmayacağız. Enerji kaynağımız bizim için bir laboratuvar. Bestemizi yaptığımız, ilk konserimizi verdiğimiz yer eğer bizim müziğimiz Filistin’de iş yaparsa dünyanın her yerinde iş yapar çünkü bizim müziğimizi ilk eleştirenler Filistin halkıydı annemdi babamdı eleştirdiler ilham verdiler bizim için ayna Filistin’in aynası.

Başka ülkelerde konser esnasında ve Filistin’den bahsettiğinizde nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?

Değişiyor, bazen sınırlamalarla karşılaşıyoruz ama sadece bireyler politikacılar güç kullanmaya çalıştıklarında sınırlamalar oluyor. Bazı insanlar Filistin kelimesinden rahatsız oluyor çünkü Filistin’de hala özgürlük olmadığını, haysiyetlerinin hiçe sayıldığını, sıkıntı ve acı olduğunu, insanlığın kaybolduğunu kabul etmekten korkuyorlar. Gerçeği kabul etmek çok zor hala bunların devam ettiğini kabul etmekten korkuyorlar görmek istemiyorlar eğer yaşamayı hakediyorlarsa ölecekler ya da çözecekler diye bakıyorlar. İnsanlar konserlerimize geliyor hissediyor ağlıyor fakat harekete geçmiyorlar. Her ülkede israilde bile insanlar kendilerini utanmış hissediyorlar Filistin kelimesini duyduklarında

Röportaj için teşekkürler. En son söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Tekrar gelmek isteriz yemekleriniz kültürünüz heyecan verici. Herkes Ankara’ya da İstanbul’a da gelin diyor gelmeyi umuyoruz.

 

AYRI BİR YER HAKLARINDA BİLGİ

LE TRIO JOUBRAN

Dört nesildir ud çalmak ve ud yapımı ile uğraşan bir ailenin çocukları olarak doğan Nasıralı üç kardeş Samir, Wissam ve Adnan Joubran, Le Trio Joubran (“Joubran Üçlüsü”) adlı gruplarıyla, Filistin ud geleneğini yaşatmak ve yeni zirvelere çıkarmak için çalışıyorlar.  Kardeşlerin içerisinden müzik kariyeri ile ilk önce öne çıkan Samir, oldukça beğeni ile karşılanan “Taqaseem” (1996) ve “Sou’fahm” (2001) adlı ilk iki albümü sonrası çıkaracağı üçüncü albümünde dinamiklerine ve birlikte başarılarına güvendiği kardeşi Wissam’ı da davet eder. İki kardeşin düetlerinin bulunduğu Samir’in üçüncü albümü “Tamaas” 2003’te piyasaya çıkar ve oldukça olumlu tepkilerle karşılaşır. Gerek albümün başarısı, gerekse kardeşleri ile olan ahengi Samir’in aklına bir “üçlü” fikrinin tohumu eker. Bu şekilde 2004 Ağustos ayında, Paris’te “Le Trio Joubran” ortaya çıkar. 

 

Yazı Ve Fotoğraf
Şebnem Palaz - Taha Palaz