Bir Baba Oğulun Bisikletle Hollanda Turu

50 yaşında bir babanın 17 yaşındaki oğluyla Hollanda’yı baştan aşağı bisikletle gezmesinin hikâyesi…

Oğlum küçük yaştan beri bisiklet kullanıyor. Bisikletin bir çocuğa ne kadar özgürlük sağladığının farkında. Ben ise yaklaşık 20 yıldır bisiklet kullanıyorum. Ancak Türkiye’de bisiklet kullanmanın ne kadar zor, riskli olduğunu da biliyorum. Bisiklet yolu olarak tahsis edilen yerlerde arabaların park etmesi, yollardaki yağmur ızgaralarının bisikletler için uygun olmaması, yoldaki çukurlar, araç kullananların bisikletlilere karşı olumsuz tutumları… Bisiklet kazaları bu nedenle çok yaygın.


Bisikletle gezerek bir ülkeyi tanımak, uygun bir bütçe ile yaz tatilini geçirmek, oğluma meslek seçiminde ona yol göstermek, insan haklarına saygının en yüksek değer olduğu bir ülkeyi tanıtmak, ona bir vizyon sağlamak, bisikletle seyahat etmenin riskli olmadığı, insanların güler yüzlü ve destekçi olduğu bir ülkede 13 gün boyunca pedal çevirmek için 8-21 Haziran 2017 tarihlerinde birlikte bir tur düzenledik.


Bu tura başlarken zaten sahip olduğumuz bisikletlere tur boyunca kullanacağımız çadır, uyku tulumu ve turda gerekli olacak bazı ihtiyaçlarımızı satın alarak başladık. Bisikletimizle birlikte Hollanda’nın resmi başkenti Amsterdam’a gittik. Bisikletlerimizi kurduktan bir gün sonra yola çıktık ve nerede konaklayacağımız bilmeden önceden harita üzerinde planladığımız rotaya doğru pedal çevirdik. İlk gün hafif bir yağmurlu havada 70 km yol alarak Kuzey’deki Alkmaar şehrine vardık ve Hollanda’da çok yaygın ve ucuz olan çadır kampinglere yağmurdan dolayı çadır kuramadık. Daha sonraki günler hep kuzeye doğru gittik ve ardından doğuya, daha sonra güneye doğru indik. Günde 70-100 km pedal çevirdikten sonra en uygun çadır kampinglerinde konakladık. Bazen çadır başına 5 bazen 10 Euro ödedik ve bu fiyatın içine duş, zaman zaman internet, elektrik dâhildi. Kendi kahvaltımızı yanımızda taşıdık. Yorgun olmadığımız zaman akşam yemeklerimizi kendimiz yaptık.


Hollanda, sanırım dünyanın en uzun bisiklet yoluna sahip ülkelerden biri. Ülkede 15 bin km’lik bisiklet yolu mevcut ve ülkenin her tarafına bisikletle ulaşmak mümkün. Bir de trenlere bisikletle binmek mümkün. Nüfusunun yüzde 86’sının bisiklet kullandığı, nüfusundan daha fazla bisiklete sahip tek ülke. Bisiklet yolları, rotaları o kadar iyi işaretlenmiş ki; ülkede yolunuzu kaybetmeniz mümkün değil. Kaybetseniz bile sorduğunuz her Hollandalı size mutlaka doğru rotayı mümkün olduğunca detaylı olarak tarif edecektir.


Bu bisiklet turunda önceden belirlediğimiz rotanın hemen hemen tamamını gerçekleştirdik ve 13 gün boyunca 1034 km yol yaptık. Zaman zaman rüzgâra karşı zaman zaman aşırı sıcakta toplam 65 saat pedal çevirdik. Günde 9 saat pedal çevirdiğimiz de oldu, yalnızca 2 saat pedal çevirerek kentleri daha detaylı gezme olanağımız da… Bu süreçte irili ufaklı kentler dâhil 25 kenti görme, kent merkezine gitme olanağı bulduk. Hollanda’nın çok kişi tarafından bilinen hemen hemen bütün kentlerini gördük. Bu kentlerden ikisinde Hollandalı arkadaşlarımız tarafından gönüllü rehberlikleri eşliğinde detaylı gezme olanağı bulduk. İki üniversiteyi ziyaret ettik. Yüzlerce köyden geçtik. Kampinglerde konakladık. Temiz tuvaletler, sıcak su, elektrik, internet, çamaşır yıkama yeri dâhil her türlü hizmet vardı. Kampinglerin ne kadar güzel, ne kadar hijyenik, ne kadar güvenli olduğunu anladık.


Bin km yol aldık. Hiçbir yerde yere atılmış çöp görmedik. Bütün bisiklet yolları temiz, bütün kentler, köyler tertemiz, bütün kampingler temizdi. 13 gün boyunca kişi başına yaklaşık 50 lt içme suyu tükettik. Hiç su parası vermedik. Çünkü Hollanda’da bütün çeşmelerden su içilebiliyor. Harika ormanlar, meralar, tarlalar, meyve bahçeleri, kanallar, nehirler gördük. Ormanların içinde bisiklet kullandık, kanal kenarlarında pedal çevirdik. Bazen güneşi göremediğimiz kadar karanlık yerlerden geçtik. Her yerde kuşları gördük. Sabah onların sesleriyle uyandık, gece onların sesleriyle uyuduk. Adeta çok sesli orkestra gibiydiler.


Henüz ayakta durmaya çalışan çocuktan seksenli yaşlarda elektrikli bisiklet kullananlara kadar. Hız bisikletiyle antreman yapan bisikletçilerden pedalı olmayan bisiklet gruplarına kadar. On binlerce, yüz binlerce bisikletliye şahit olduk.


Yaşamak istediğimiz köy evleri, harika mimariye sahip binalar, köprüler, setler, ahırlar, yel değirmenleri gördük. Birbirine benzemeyen kentler, emekle, bilimle, sabırla inşa edilmiş ve ülke topraklarının yarısını denizden kazanan bir toplumun setlerinden Atlas Okyanusu’nu seyrettik. Elektriğini rüzgâr değirmenlerinden üreten tesislerinin yanında bisiklet kullandık.


Okulların yanından geçtik. Ne şanslı çocuklar; yılın hemen hemen bütün zamanlarında okullarına bisikletle gidiyorlar. Bisiklet parklarında yüzlerce bisiklet gördük. Orman içinde yer alıyordu. Yine de kafes tellerle kapalı ve insanların özgürlükleri sınırlıydı.


Ziyaret ettiğimiz kentlerde Türk göçmenlerin lokantalarında yemek yedik. Bizim baba oğul Hollanda’ya yalnızca gezmek için geldiğimizi ve bütün Hollanda’yı kendi bisikletimizle gezdiğimizi söyleyince çok şaşırmışlar. Çünkü daha önce hiç böyle bir şey duymamışlar ve Hollanda da yaşayan yaklaşık 450 bin Türkün de böyle bir bisiklet turu yaptığını duymamışlar. Hollandalılar da zaman zaman şaşırıyorlardı. Kendileri için sıradan olan bu durumu iki Türkün Türkiye’den kalkıp bütün Hollanda’yı kendi bisikletleriyle gezmelerine şaşırıyorlardı. 


Ve tüm bunları yaparken vize ücreti hariç uçak bileti, bisikletlerin Hollandaya transferi, konaklama, yemek, telefon ve internet kullanımı, seyahat sigortası dâhil kişi başına 2000 TL para harcadık. Bu da günlük 150 TL demektir.


Hollanda yemyeşil bir ülke, adeta büyük bir kent gibi…

 Hollandalılar için küçük, bizim için büyük bir maceraydı...


Bu turun oğluma kazandırdıkları kendi değerlendirmesiyle…


  1. Herkesin uçakla üstünden geçip gittiği birçok yeri bisiklet turu sayesinde daha yakından görme, tanıma olanağına eriştim.
  2. Bir ülkenin sadece bilinen ve tanınan büyük şehirlerinden ibaret olmadığını, köyleri, kasabaları veya bunlardan uzakta olan yerleşimlerin de olduğunu öğrendim.
  3. Bizim ülkemizde yeni yeni gelişen bisiklet kullanma, bisiklet sporunun Hollanda’da çok üst düzeyde, seviyelerde olduğunu şahit oldum.
  4. Şehir içi trafikte her zaman birinci önceliğin bisikletlilerde olduğunu, yayaların daha sonra, otomobillerin en sonda yer aldığını öğrendim. İnsan gösterilen saygının ne kadar güçlü olduğunu anladım.
  5. Dünyanın belki de hiçbir yerinde göremeyeceğimiz bir bisiklet kullanma altyapısının olduğunu; bisiklet yollarının, bisiklet tamircilerinin her yerde olduğunu gördüm. Bisiklet adeta hayatın her anında yer alıyor.
  6. İnsanların çok yardımsever, güler yüzlü ve saygılı olması en çok dikkatimi çeken hususlardandı.
  7. Kendi başıma çadır kurmayı ve kamptayken eşyalarımı nasıl korumam gerektiğini, kahvaltı hazırlamayı, yemek pişirmeyi, daha sistemli, düzenli olmayı öğrendim.
  8. Sokakta, yollarda soru sorarken, sohbet ederken İngilizce pratik yaptım ve yabancı dilimin daha da gelişmesine katkı sağladı.
  9. Uzun yolda bisikletimde oluşabilecek problemleri çözebileceğim beceriyi edindim.
  10. Daha sonraları yapmak istediği bisiklet turları için önemli bir tecrübe kazandım.
  11. Tatil yaparken bir ülkenin daha iyi tanınmasının da mümkün olduğunu anladım.



Bisiklet turumuz; pembe Hollanda’ya gitmeden önce yapılan planlama, siyah ise gerçekleşme durumu.

Yazı Ve Fotoğraf
Ertan Karabıyık