
Harput, günümüzde Elazığ Belediyesi sınırları içinde bulunan ve
âdeta bir açık hava müzesi olan tarihî bir beldemiz. Amasyalı Strabon,Sophene
bölgesindeki Karkathiokerta ve Arsamosata adlı şehirlerden ilkinin Harput
olduğunu, hatta isminin de buna dayandığı ileri sürer.Harput
isminin ilk hecesi olan “har”, taş (kaya)
anlamına, son hecesi olan put (berd)
ise kale anlamına geliyor. Günümüz
Türkçesi ile bu, Taş Kale demek. Harput
kalesine çıktığınızda geniş bir alana yayılmış olan Elazığ ovasını temaşa
edebilirsiniz.Yöreye ait üzüm ve cevizden yapılan orcik ve pestil, dut unu ve
çedene kahvesinibir tavsiye olarak not edelim.
Harput’un sembolü olan
kalesinin ilk defa milâttan önce II. binyılda yapıldığı sanılıyor. Sonraki
dönemlerde bu kalenin eteklerinde yerleşme başlamış, daha sonra da meydana
gelen şehrin etrafı tekrar surlarla çevrilmiş. Parlak bir tarihî geçmişe sahip
olan Harput,bundan birkaç yıl öncesine kadar neredeyse terkedilmiş bir şehir
görünümündeydi. 2010 yılından itibaren farklı vesilelerle gittiğim Harput, son
yıllarda yapılan restorasyon çalışmaları ile ziyaretçi çekmeye başladı.
Harput ve yöresi, konumu
itibarıyla asırlar boyunca birçok devletin hâkimiyeti altına girmiş. Urartu,
İran, İskender, Roma, Bizans hâkimiyetlerinden sonra VII. yüzyılda Arapların
eline geçmiş. X. yüzyılın ortalarında Bizanslıların geri aldığı şehir 1071’den
sonra Anadolu’ya yönelik Türk akınları sırasında muhtemelen 1085’te Çubuk Bey
tarafından fethedilmiş. Ardından Artuklu, Eyyubî, Anadolu Selçukluları,
İlhanlılar veSafevîler’in hâkimiyetine giren Harput, Çaldıran zaferinden sonra 1516
yılında Osmanlı toprağı olmuş.
Harput’un nüfusu XVII.
yüzyıla kadar sürekli artmış ancak bu asırda Celâlî isyanları sırasında
tahribata uğraması ve ağırlaşan vergiler gibi sebepler yüzünden nüfus azalmaya
başlamış. XVII. yüzyılın başlarında buraya uğrayan Polonyalı Simeon şehirde
sadece 100 hâne kadar Ermeni olduğunu kaydediyor. Evliya Çelebi ise hisar
içinde 1000 kadar toprak örtülü ev olduğunu ve dış surların harap durumda
bulunduğunu belirtiyor. Şimdilerde taş malzeme kullanılarak yapılan evler
dışında bu tarz evler bulunmuyor. Batılı seyyahlar da XIX. yüzyılın ikinci
yarısında nüfusun 25.000’i aştığını not etmişler.Ancak, 1834’te doğu
eyaletlerini ıslah etmek üzere görevlendirilen ReşidMehmed Paşa, ovada yer alan
Agavatmezraasını merkez haline getirince daha sonra teşkil edilen
Ma‘mûretülazîz (Elazığ) vilâyetinin merkezi Harput’tan buraya taşınmış, böylece
şehrin çöküşü başlamış.
XIX. yüzyılın ikinci
yarısında ve XX. yüzyılın başlarında Ermeniler ve Kürtler arasında
Protestanlığı yaymaya çalışan Amerikanmisyonerleri buraya yerleşerek1876’da Fırat
adını verdikleri bir de kolej açmışlar. Bu okulun önemli aktörlerinden CrosbyHowardWheeler’in
notlarından oluşan kitabını,2013 yılının Mayıs ayında düzenlenen “Geçmişten
Geleceğe Harput Sempozyumu”nda sunmuş ve misyonerlik çalışmalarının nasıl
seyrettiğini anlatmıştım. I. Dünya Savaşı sırasında şehrin Ermeni nüfusu başka
yerlere nakledilirken Müslümanların birçoğu aşağıdaki Mamûretülazîz’e göçünce Harput
bir harabe şehir haline dönüşmüş.
Osmanlı hâkimiyeti
döneminde Harput, Basra ve Bağdat’tan Diyarbekir’e gelip Malatya ve Sivas
istikametinde devam eden ticaret yolunun üzerindedir. Tarih boyunca daima
önemli bir merkez teşkil etmesi sebebiyle birçok eski esere sahiptir.1981
yılına kadar Elazığ’a bağlı bir bucak merkezi olan Harput, bu tarihten sonra belediye
sınırları içine alınır.
Harput’un
ziyaret edilmesi gereken tarihi yapıları:
Kale:
Harput’un, “Süt Kalesi”
olarak da bilinen kalesi,Elazığ ovasına egemen bir konumda bulunuyor. Urartular
döneminde inşa edilmiş. Kalenin Roma Bizans ve Arapların eline geçtiği tarihi
belgelerde mevcut. Kale çeşitli dönemlerde onarım görmüş. Dikdörtgen planlı
kale, iç kale ve dış kale olmak üzere iki bölümden yapılmış. Görkemli burçları
halen ayakta. Kale hakkında çeşitli efsaneler anlatılıyor. Bir rivayete göre
kalenin yapımı sırasında harcın hazırlanması sırasında su yerine süt
kullanıldığı, bu sebeple Harput kalesinin bir adınında Süt Kalesi olduğu söyleniyor.
Ulu Camii: Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaslan
Tarafından M 1156-1157 yılında yaptırılan cami, Anadolu’daki en eski ve en
önemli yapılardan biridir.
Kurşunlu Camii: Osmanlı devri camilerinin en güzel
örneklerindendir.
Alacalı Camii: Kitapçıgil Parkının girişinde bulunan
camide çeşitli yapı devirlerinin izleri görülüyor. Artukoğulları döneminde inşa
edilen cami küçük ebatta dikdörtgen planlı.
Ağa Camii:Harpt girişinde ana yolun solunda yer alan
caminin kubbesi çökmüş olup, yalnızca zarif minaresi ayakta. Harput müzesindeki
kitabesine göre 1559 yılında Pervane Ağa tarafından inşa edilmiş.
Meryem Ana Kilisesi: Harput kalesinin sol tarafında
yer alır. Arka duvarlarını kalenin kaya kütleleri teşkil ettiğinden kilise
sanki kalenin kayalıkları içine gömülmüş gibidir. İnşa tarihi M.S. 179. Bu
kilise Kızıl Kilise, Süryani Kilisesi ve Yakubi Kilisesi adlarıyla da anılıyor.
Rf:
-M. Ali Ünal, Harput,
DİA, c. 16, s. 232-235
Yazı Ve Fotoğraf
Muammer ULUTÜRK