Aşkın Tecelligâhı Hz. Mevlânâ Belh’ten Konya’ya Toprağı Mayalayanlar

Hz. Pir Mevlânâ Muhammed Celâleddîn-i Rûmî’ye dair söz söylemek, yazı yazmak haddim değil ama nasip olmasıyla Belh şehrini ziyaret etmiş olmam, Hz. Pir’in doğduğu evi görmüş olmam, beni bu yazıyı yazmaya sevk etti. Bu nedenledir ki yazım bilgi yüklü değil, his yüklü bir yazı olacak.

Afganistan’da Belh şehir merkezine bitişik, Hacı Golak köyündeyim. Hz. Mevlânâ’nın doğduğu ve babası Bahâeddin Veled’in medrese olarak kullandığı ev karşımda. Horasan balçığından yapılmış, kümbet yapıdaki ev bugün büyük ölçüde hasar görmüş. Gözüm, evin çevresindeki dut ağaçlarına takılıyor ve dalıyorum… Onlu yaşlarındaki Mevlânâ dut ağaçları arasında arkadaşlarıyla oynuyor, evden bilginler sultanı Bahâeddin Veled’in ders verirkenki sesi yükseliyor. Mevlânâ topladığı üç beş dut ile bana doğru koşuyor. Önümde koca bir tepsi dut fakat karşımdaki Mevlânâ değil, köy sakini bir Afgan. Dutları afiyetle yiyorum.

Belh, yitik kayıp şehir Belh, Horasan’ın başşehri… Bugün Afganistan da bir köşede unutulmuş. Horasan erenlerinin demlendiği, ilim, bilim ve irfanın membaı Belh. İbrahim Ethemlerin, Farabilerin. Ahmet Yesevilerin, Necmeddin-i Kübrâların nefesiyle can bulmuş şehir. Belh’teki medeniyet ateşinden sıçrayan kıvılcımlar, dünyanın çeşitli yerlerinde yeni ateşler başlatmış, Horasan erenleri, somuncu babalar, demirci, bakırcı dedeler olarak yeryüzüne yayılmışlar ve gittikleri toprakları mayalamışlar.“Alperen, gazi, abdal, eren derviş,cân, baba” isimleriyle bildiğimiz yüce gönüllülerin şehri Belh,bugün kayıp. Ateşi küllenmiş, kıvılcım saçmıyor, erenlerin membaı kurumuş. Ama yüz yıllar öncesinden tutuşturulmuş ateşler yanmaya devam ediyor ve mayaladıkları topraklarda yeni erenler ermişler iş başında.

Eski Belh’in surlarına bakıyorum. Şehir ilk kurulduğu gibi, Mevlânâ çıkıp gelse çocukluğundaki Belh ile karşılaşacak. Sonra tekrar dönüp, Mevlânâ’nın doğduğu eve bakıyorum. Kervan hazırlıkları sürüyor, Bahaddin Veled şehirden ayrılmaya hazırlanıyor. Onlarca devenin, yüzlerce insanın bulunduğu bir kervana dâhil olunup, Merv’e doğru yola çıkılacak. Mevlânâ henüz 13 yaşında. Kalabalık kervanlarla yola çıkmak yol güvenliği için önemli. Peki, Sultânu’l-UlemâBahâeddinVeled niçin Belh’ten ayrılmaya karar kıldı?

Bu konuda iki rivayet var. İlki Sultânu’l-Ulemâ Bahâeddin Veled Belh’in meşhur filozoflarından Fahreddin Râzî’yle bazı felsefi ve ilmî konularda tartışmış ve araları açılmış. Devrin Sultanı Muhammed Harizmşah, Râzi’den yana tavır alınca, bu kararı almış. Diğeri ise Sultânu’l-Ulemâ, yaklaşan Moğol tehlikesini sezmiş, yönetimi uyarmış önlem alınmadığını görünce de şehri terk etme kararı almış.

Kervan yola çıkar, Merv, Serahs, Tus,Nişabur, Bağdat,Kûfe,Mekke, Medine, Amman,Şam ve nihayetinde Anadoluda Malatya, Erzincan, Sivas,Kayseri,Aksaray, Karaman. Bitmek tükenmek bilmeyen uzun çöller, dağlar,vadiler, nehirler, köyler, şehirler geçilir. Birçok yüzlerle karşılaşılır, birçok insana dokunulur, birçokâlimde durulur. Nihayetin de ilim irfan ırmağı Konya’da durur. Yolculuğun kendisi Hz. Mevlânâ için bir okul olur.

Hz. Mevlânâ da tıpkı babası gibi halkı irşad vazifesini üstlenir. Ta ki Şems ile karşılaşıncaya kadar. Şems le karşılaşmasından sonra Hz. Mevlânâ’ya bir haller olur, dersi de ve vaaz vermeyi de terk eder. Aşkın Tecelligâhı olur.

Veda zamanı:Evin önünden ayrılma vakti geldi. Belh’te güneş batıyor,  Belh sanki bir süre daha gizli kalsın istercesine, şehri bir toz bulutu sarıyor. Hz. Mevlânâ Celâleddin ElBelhi’nin şuracıktan başladığı yolculuğu günümüzde de hâlen sürüyor.

Bugün Anadolu’da ve dünyanın birçok yerinde Belh’ten yollara düşmüş erenlerin izlerine rastlarsınız.

Hz. Pir’in yolculuktan kazandığının milyonda birini kazanmayı umarak, bizde Belh’ten Konya’ ya doğru yola koyuluyoruz.

BELH

Belh, Afganistan’ın kuzeyinde yer alan Mezar-ı Şerif şehrine 20 km uzaklıkta bir şehir. Eskiden horasan vilayetinin başkentliğini yapmış bu şehirde hadis tefsir, fıkıh, felsefe,tıp,coğrafya sahasında birçok âlim yetişmiş.

Bugün Belh’te yaşayan insanların asli işi tarım ve hayvancılık. Daha doğrusu hayatta kalmaya çalışmak.

 

 

 

 

Yazı Ve Fotoğraf
Ali Sami Palaz