AŞKIN DİLİ

“Âşk insanı ya Mecnun gibi susturur ya da Rumi gibi konuşturur.”

 Konuştuktan asırlar sonra şehirde hâlâ o dili anlayan o dilde şakıyanların olması aşkın rahmetindendir. Kadim bir şehrin, muhteşem bir medeniyetin, aşk ile yoğrulduğunu hissetmek için aşkın gözüyle bakıp aşkın gönlüyle dinlemeli. Çünkü bunun arkasında yaşayan derin bir hayat anlayışı köklü bir medeniyet tasavvuru dahası ulvi bir tasavvufî bütünün olduğunu görebiliriz. Hızlı bir değişim ve anî manevralar yapabilen gönüllerimizi, hangi lisan ile süslersek, hangi rayihaları içimize doldurursak; o oluruz. Aşkın dili nasıl nakşeder o katı gönüllere de ulviyet arz ederek bir derviş, bir ulu haline getirebilir bizi. 

Hazreti pirimiz, Mevlana’mız aşkı tanımlarken, onu; sonsuz güzellik, sonsuz yaşama ve sonsuz bir hayat olarak görür. Hz. Âdem’in (a.s.) öncesinden geldiği evrenin varoluş sebebidir, içine gizlenmiş bir aşk melodisi, yaşayan tüm canlıların gönüllerine her zaman armağan olarak sunulur. Fakat sadece isteklilerine ve nasip edilenlerin vakıf olduğu rahmet-i aşk, o canı alıp tüm zamanların üstünde yaşatıp, aşkı şakıyan bir bülbül haline getirir. Nasıl ki bugün bile kendinden yüz yıllarca sonrası erenler diyarı Anadolu’muza ışık olmuş o pirlerin anıları, yaşayışları, söyleyişleri hatta susmaları anlatıla durur. Nasıl bir yaşamalıdır insan o mertebelere ermek ya da o lisanı öğretecek hale bürünmeli bürünebilmeli. 

Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Velî'dir, Seyyid Burhaneddin¸ Şems-i Tebrizî, Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî, Ahî Evran-ı Veli', Hacı Bektâş-ı Veli', Pir Sultan Abdal gibi peygamber ahlakıyla giyinmiş, aşkın dilini bize öğreten erenlere selam olsun. Önümüzde birçok örneği tüm motifleri ile dururken bize aşkın dilini yaşamak düşüyor. Bu yolda harcanacak hiçbir emeğin boşa gitmediğini görebilmek zor olmasa gerek. 

Mimârîde bile vardır bu aşkın izi. O sert ve yumuşamaz görünen taşların nasıl naif hâle geldiğini ispat eder. Örneğin; Kadim şehir Konya’dan yolu geçenler İnce minare müzesi ya da Karatay medresesini gezip görme şerefine ermişlerse, taç kapılardaki o taşlardaki motiflerin, nasıl ahenk ve nizamla yoğrulup bu kadar fevkalade zarif olduğunu düşünmüşlerdir. Ancak böyle mükemmel bir yaklaşım, bu kadar estetik duruş sergileyebilmek için bir aşığın sevgilisine mektup yazarmışçasına özverili ve hassas olması gerekmez mi?

Âşığın maşukuna ancak onun anlayacağı bir dille konuşmasıdır “Âşkın Dili”  ne kadar biliyorsan o kadar seviyor, ne kadar seviyorsan o kadar biliyorsun.  

Hacı Bektaşi Veli’nin dediği gibi 

“Bizi sevenlerin gönüllerinde biz oturur, dillerinde de biz konuşuruz.” 

O halde âşık biliyordur elinden ve dilinden çıkan söz de ses de melodi de, taştaki motif de sırçadaki boya da kendinin değil maşukunun marifeti ve iltifatı sayesinde. (İnsan utanmaz mı âşık olmadığına kişi yaralanmaz mı dünya dillerinden başka dil bilmediğine)  

Yunus Emre

Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi; 

Dilsiz kulaksız sözün can gerek anlayası

Aşkın her hangi bir dille anlatılamayacağını kelimelerin yetersiz kalacağını gönlün dilini aklımızla ölçeklendirip anlayıp anlatamayacağımızı bize söylerken yine başka bir dizesinde bize aşka mecbur olduğumuzu aşksız insanın taş benzeyeceğini anlatıyor.

İşitin ey yarenler! Aşk bir güneşe benzer. 

Aşkı olmayan gönül, misal-i taşa benzer.

Aşkın diliyle konuşmaya anlaşmaya ne kadar çok örneğimiz olduğu halde boş sevgisiz, sevdasız yaşayama maddeyle gönlümüzü doldurup bir taş edasıyla bu dünyadaki işgali yetimizi sonlandıracak mıyız? 

Hayır, hayır illaki aşkın esiri olup onun diline aşikâr olmalıyız konuşamaz isek bile. Şu küçücük ve hızla geçen hayatımda birkaç Âşığın dilinden nağmeler duymuş biri olarak yaşadığımız şehrin hemen hemen her yerinde aşkın dilinin nağmelerine şahit olmak mümkündür.

Ölüm gününe düğün gecesi diye vuslatını büyük bir aşk ile anlatan pirimizin dediği gibi 

“Topraktan aşağı mısın ki toprak bile sevgiliyi bulunca bir bahar yüzünden yüz binlerce çiçeğe kavuşur.”


Selam olsun

Aşk ile dolan gönüllere 

Aşkın erlerine erenlerine

Aşkın diliyle konuşanlara 

Selam olsun

Yazı Ve Fotoğraf
Mustafa BİNOL