
Ankara SOKÜM
Müzesinin çalışmalarını aşağı yukarı kurulduğu günden beri İstanbul'dan takip
etmeye gayret ediyorum. Lakin bir türlü müzeyi gezme fırsatım olmamıştı.
Geçtiğimiz günlerde Hamamönü’nde bulunan müzeyi gezmeye karar verdim. Müze çalışmaları
çok kıymetli hocam Prof. Dr. Öcal Oğuz’un önderliğinde Gazi Üniversitesi
Türk Halkbilimi Araştırma ve Uygulama Merkezinde 2005 yılında halk bilimine gönül
vermiş değerli bir ekibin uzun yıllar yapmış olduğu çalışmalarla ortaya çıktı.
Doç. Dr. Evrim Ölçer Özünel, Doç. Dr. Dilek Türk Yılmaz Öğr. Gör. Selcan
Gürçayır ve Tuna Yıldız bunların başında geliyor. Sonrasında dönemin Belediye
Başkanı Veysel Tiryaki’nin Hamamönü’nde restore edilen Ankara konaklarından
birini tahsis etmesiyle 2011 yılında başlayan çalışmalar Kalkınma Ajansının
desteği ile 15 Haziran 2013 yılında konağın müzeye dönüştürülmesi neticesinde
Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi kendi alanında Türkiye'nin ilk
uygulama müzesi olarak çıkartmıştır.
Müzenin kurucusu UNESCO
Türkiye Millî Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz ve ekibi; özelde Ankara'nın
genelde Anadolu'nun tarihi ve kültürel değerlerini, müzecilik ve Türk
halkbilimi konularındaki deneyimini aktarmak, yaşatmak ve teşvik etmek amacıyla
işe koyulmuştur. Telefonla görüştüğümüz müzeci arkadaşım müze sorumlusu Zeynep
Hanım bana refakat için Burakhan Bey’i görevlendirmiş. Anlaştığımız saatte
kapıda hazır olup birlikte müzeyi gezmeye başlıyoruz. Müzede Türk Halk Bilimi
öğretim üyeleri ve öğrencileri gönüllülük esasına göre çalışıyorlar Burakhan da
onlardan biri, heyecanlı genç ve yaptığı işten gurur duyan mütevazı bir arkadaş.
Size biraz müzemizin kuruluş
amacından bahsedeyim diyerek söze başlıyor; “Müzemizin kuruluş
amacı başkentimizi kültür turizmi merkezlerinden biri hâline getirmeye katkıda
bulunmaktır. Ankara’nın kültür turizmi potansiyelini hareketlendirmek, tarihî
ve kültürel değerlerini ortaya çıkarmak için alan çalışmaları yapmak ve bu alan
çalışmasından elde edilen verileri müzede uygulama modellerine dönüştürmek müzemizin
hedefleri arasında yer almaktadır. Bütün bu çalışmaları özetleyen Ankara’nın Somut Olmayan Kültürel Mirası
kitabını size takdim edeceğim. Orada projemiz hakkında daha detaylı bilgilere
ulaşabilir. Müzemiz açılmazdan önce Ankara’nın tüm ilçelerindeki tarihî
kültürel değerlerin derlenmesi, bu bağlamda Ankara’nın ilçe ve köylerine tek
tek giderek yapılan alan araştırmaları ve toplanan verilerle büyük bir bilgi
havuzu oluşturuldu. Somut olmayan kültürel miras toplulukların, grupların ve
kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak
tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve
bunlara ilişkin araç gereçler ve kültürel mekânlar...”
Kanatlı dış kapıdan genişçe bir
avluya giriyoruz, sol tarafta etkinliklerin yapıldığı bir çadır mevcut, sağ
tarafta ahşaptan heykeller mevcut. Müzede iki katlı konağı gezdiren
ziyaretçilere rehberlik yapan kız ve erkek öğrenciler yöresel dönem
kostümleriyle bizleri karşılıyorlar gruplara anlatımlar yapılıyor, canlı
dinamik bir müze ortamı.
Gölge Oyunu ve Meddahlık
Müze iki katlı. İlk kat sol
taraftaki salonda geleneksel gösteri sanatlarımızdan Karagöz-Hacivat gölge oyunlarının
yapıldığı bir sahne oluşturulmuş, okul grupları veya ziyaretçi gruplara belli
aralıklarla bir “hayali” tarafından gösteriler yapılıyor. Bu alanda yapılan
sergilemelerde geleneksel gölge oyunu meddahlık mirasına kuklalardan, oyun
karakterlerine kadar her şey mevcut. Burahkan bütün bir gösterinin detayla
anlatıldığı deneyimlendiği ve tanıtıldığı bu sanatımızın müzeleştirilme
süreçlerini bana an be an heyecanla anlatıyor… Antrede bulunan kitaplar,
dergiler, müze tanıtım materyalleri, geleneksel ahşap oyuncaklar, renkli
topaçlar, mangala, beş taş ve onların kullanımları,
deneyimlenmesinin çocuklara ne kadar heyecan verdiğini gözlemleyebiliyorsunuz.
Ebru Sanatı ve Ihlamur Baskı
Müze, giriş kat sağ taraftaki küçük
salonda iki önemli mirasımızın deneyimlendiği bir alan olarak düzenlenmiş: ebru sanatı ve ıhlamur baskı yapımı. Bir
İngiliz turist ile birlikte oturup baskı yapıyoruz. çocukluktan beri
hafızamızda yer etmiş özellikle Tokat işi baskılı sofra bezleri vardır. Beni bu
uygulama doğrudan geçmişe götürdü bir anlamda bellek mekân olan müze işlevi
aslında bunu veriyor ziyaretçiye; geçmişi ile bilinçaltını buluşturuyor,
yüzleştiriyor sizleri... Beni bir anda çocukluğumdaki o sofraya götürdü sofra
başında bugün var olmayan insanlarla buluşturdu, onların hatıraları zihnimde canlandı.
Mutlu oldum ve hüzünlendim. Eminim bütün ziyaretçiler aynı duyguları yaşıyorlar.
Çocukluk anılarınızı tekrar hatırlarken yaşadığınız mutluluk ve anılarda saklı
kalmış olay kahramanlarının yokluğunun yarattığı hüzün kulaklarınızda
yankılıyor: "Her şey zıddı ile kaimdir." sözünü.
Üst kata hafif adımlarla
merdivenlerden yukarı doğru çıkarken sağ tarafta muhtemelen konağın sahipleri
olduğunu düşündüğüm bir çiftin fotoğraflarının sessizce beni izlediğini fark
ediyorum… Hemen merdivenleri çıkınca karşıda kiler odası bizi karşılıyor.
Kiler Odası
Geleneksel yöntemlerle yapılan
kışlıklar, turşular, tarhanalar, kurutmalıklar, kavanozlarda yapılan reçeller
pekmezler, siniler, testiler, güğümler, tel dolap içinde saklanan yiyecekler,
hububat çuvalları... Kiler ile oturma odası duvarına monte edilmiş ahşap
dönerli servis dolabı, kültürümüzün taşıyıcı unsurlarından birisi olarak
kullanım biçimi gösterilerek sergileniyor. Türk toplumunda yaygın kullanılan
bir deyim” ne dolaplar çeviriyorsun”
deyimi buradan gelmektedir. Mesela bir kız, beğendiği erkeğe duygularını belli
etmek için bu dolaba mendil koyarak karşı tarafa işaret gönderebilirmiş. Karşı
taraf da hislerini mendili farklı şekillerde katlayarak gösterirmiş, bu da “dolap çevirme “deyiminin çıkış noktalarından. Dolap çevirme deyimi somut olmayan kültürel mirasın somut
objeler üzerinden müzelenmesi ve kültürel aktarımının yapılmasını sağlanmıştır. Öbür köşede yufka ekmekler var ekmeğin
nimet olarak kültürümüzdeki baş tacı yeri anlatılıyor, yapım ve paylaşım
kültürüne dair görseller muhteşem hazırlanmış. Burası harika bir bellek mekân,
sizi modern zamanlardan beton binalardan alıp geleneksel yaşamın derinliklerine
götürüyor.
Burakhan hoca yaşlı ebelerimizin
ipleri nasıl eğirdiğini kökboyaların hangi bitkilerden yapıldığını her gün çöpe
attığımız soğan kabuklarının ve diğer boya yapılan birçok bitkinin ne kadar
kıymetli olduğunu anlatıyor örneklerini gösteriyor bir bir... Yan tarafa köy
odasına geçiyoruz
Şark Odası
Sedirli oturma düzeni, bizim eskiler
makat da derlerdi, ortada bir mangal kış günlerinin hikâyeleriyle bütünleşen
bir sıcaklık… Burkhan’ın mangalın kullanım kültürüne dair anlattıkları hayli
ilginç geldi; mangalın kapağının başında bulunan kuş motifi, eğer kapıya dönük
konmuş ise: “Mazeretimiz var, eğer mümkün ise ziyaretinizi kısa tutabilir
misiniz!” anlamına geliyormuş. Eğer kuş içeriye dönük ise “İstediğiniz kadar
oturabilirsiniz, hiçbir mazeretimiz yok!” demekmiş. Eski köy evlerinin
duvarında bulunan geyikli halı kilimler halı yastıkları tavana yakın bir örtülü
raf üzerinde ahşap radyo, saz, gaz lambası gibi eşyalar mevcut. Karşı duvarda
eski bir ahşap dolap içinde kahve kültürümüze dair malzemeler, kullanılan
materyaller ve “Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır." deyimi ile kahvenin
kültürümüzdeki yeri anlatılıyor. Müze ziyaretçilerine kulaktan kulağa anlatılagelen
geleneklerimizin, oyunlarımızın canlandırıldığı, masalların, hikâyelerin
anlatıldığı köy odalarını deneyimleyeceğiniz alanlardan birisi bu şark odası.
Ara bölmelerde geleneksel dokuma tezgâhı
ve kullanılan objeleri görünce rahmetli anamın kilim dokumada kullandığı
demirden bir “kirkit”i vardı onu hatırladım. Kazıklar çakar upuzun gererdi
iplerini kurardı dokuma tezgâhını evin önüne üç ağacın ucundan bir birine çatılıp
üzerine bir çul atılarak çadır gibi gölgelik yaptığını ve ilerledikçe onu biraz
daha ileri alarak kilim, palaz, tay, kıl harar dokuduğunu net hatırlıyorum.
Sevginin, acıların, kederlerin, sevinçlerin motiflere aktarıldığı kilimlerimiz...
Kandiller, idare, lambaları, çıralar, lüksler, gemici fenerleri vitrin içinde
sergilenmiş ne güzel.
Gelin Odası
Gelin odasında, beyaz gelinlikler,
büyükçe bir ahşap gelin çeyiz sandığı içerisi el emeği göz nuru işlenmiş çeyiz
ürünleri ile dolu. Kapak üzerinde sergilenmiş geleneksel işlemeli eski bir
cepken, sandıkta yemeniler, nakışlı ip çoraplar kanaviçeler, işlemeli
mendiller, danteller neler de neler. Ahşap bir eski beşik içinde geleneksel
yöntemlerle kundaklanmış temsili bir bebek sarıp sarmalanmış. Bebeklerin altına
"öllük" beyaz toprak koyarlardı bizim oralarda pişik olmasın diye.
Baby Johnson geldiğinde onlar çoktan kaybolmuştu zaten.. Vitrin içinde düğün
sünnet kültüründe davet ve davete icabet geleneklerimizin sembolleri
sergilenmiş. Bizim köyde de "okuntu" getirene yumurta, mendil, çorap
verilirdi... Gelin yatağı aynı zamanda süslenmiş sünnet çocuk yatağı olmuş,
hediyeler. Sünnet kültürümüze dair asker kına kültürü ve sünnet çocuğu
büyüdüğünde onun için hazırlanmış asker bavulu. Gelin odasının içinde duvara
gömülmüş ahşap kapaklarla kapatılmış eskiden yıkanmak için kullanılan minik bir
banyo mevcut. Eski konaklarda genellikle uygulanan bir örnek bu ve halen Anadolu’da
da eski konaklarda bu kültürün mekânı olarak korunmaktadır. Karşı tarafta
bulunan son odamıza geçerken duvarda somut olmayan kültürel mirasımız olarak
UNESCO miras listesine girmiş bütün miraslarımızın görsellerini inceliyoruz.
Son odamıza geliyoruz. Geleneksel
tarzda sedir, divan tarzında oturumu kurgulanmış köy odası tarzında orta yerde
kilim üzerinde bir mangal, duvarda İstanbul boğaz köprü motifli bir halı ve
geleneksel oyunlarımıza dair görseller mevcut ve burada da çeşitli gruplara
oyunlar sergileniyor temsiller veriliyor diye anlatıyor Burakhan…
Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras
Müzesi,
müze objesini; objenin kendisiyle
birlikte kullanım şekli varsa törensel ritüeli, kültürel kodlardaki
karşılıkları ve çağrışımlarıyla birlikte toplumsal bilinçaltına varan şekliyle
bütünsel bir bakış açısıyla ele almaktadır. Böylelikle geçmişten geleceğe
önemli bir köprü olmayı başarıyor. Sahip olduğumuz zengin ve köklü
medeniyetin mirasçısı bir millet olarak Anadolu’nun bir özeti sayılan Ankara
şehrimizin tarihi ve kültürel değerlerini ortaya koyup kendi özgün formlarında
uygulamak, sergilemek ve gelecek nesillere aktarma misyonu ile hizmet
vermektedir. Bu bağlamda müze ortaya
çıkardığı bilgi ve geleneğin örnekleri olarak;
orta oyunları, meddahlık, gölge oyunları, masallar, hikâyeler, ninniler,
maniler, türküler, geleneksel sohbet toplantıları, temsili kına gecesi, diş
hediği, asker kınası, sünnet töreni, beşik toyu gibi birçok kültürel miras
değerleri burada canlandırılmaktadır. Müze ziyaretçilerine geleneği kendi
atmosferinde deneyimleme fırsatları sunmaktadır.
Somut
olmayan kültürel mirasımız adına ülkemizde bir ilk olan bu müzenin ortaya
çıkmasında önderlik eden Proje
Koordinatörü kıymetli hocamız Prof. Dr. Öcal Oğuz ve değerli hocalarımız Doç.
Dr. Evrim Ölçer Özünel ve Doç. Dr. Dilek Türkyılmaz olmak üzere Gazi
Üniversitesi, Altındağ Belediyesi, Ankara Kalkınma Ajansı ve Ankara Hacı Bayram
Veli Üniversitesine, sevgili müzeci arkadaşlarım Zeynep ve Burakhan'a teşekkür
ediyorum…
Ankara'ya
yolu düşenler tarihî ve kültürel kent belleği açısından çok önemli bir bölge
olan Hamamönü'ndeki bu müzeyi mutlaka görmelidir diye düşünüyorum. Müze şimdi
Etnografya Müzesi denetiminde olup eğitim-öğretim sezonunda 09.00-17.00
saatlerinde Pazartesi günleri hariç açık ve ücretsiz.
Not:
Somut Olmayan
Kültürel Miras
Somut
Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) UNESCO tarafından; toplulukların, grupların ve
kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak
tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve
bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar biçiminde
tanımlanmaktadır. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu miras, toplulukların ve
grupların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak,
sürekli biçimde yeniden yaratılır ve bu onlara kimlik ve devamlılık
duygusu verir; böylece kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan
saygıya katkıda bulunur.
UNESCO
Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesinde (2003) somut olmayan
kültürel mirasın belirdiği alanları beş ana başlık altında toplanmıştır.
Bunlar; Sözlü anlatımlar ve sözlü gelenekler, Gösteri sanatları, Toplumsal
uygulamalar, ritüeller ve festivaller, Halk bilgisi, evren ve doğa ile ilgili
uygulamalar el sanatları geleneğidir. Somut olmayan kültürel mirasın korunması,
yaşamasını garanti altına alma açısından tespit, belgeleme ve araştırmadan
sonra ‘müzeleme’yi önerir. Somut olmayan kültürel miras, yalnızca arşiv bilgisi
ile sınırlı olan bir sergileme tekniği ile değil, elde edilen ürünlerin işlevi,
toplandıkları bağlam, yapım teknikleri ve varsa geleneksel yaşamdaki rolleri
ile bir bütün olarak değerlendirilmektedir.
Unesco Dünya Somut Olmayan Kültürel
Miras listesine giren değerlerimiz
1-Mevlevi
Sema Töreni
2-Meddahlık
3-Gölge
Oyunu( Karagöz-Hacivat)
4-Âşıklık
Geleneği
5-Nevruz
6-Geleneksel
Sohbet Toplantıları
7-Alevi-Bektaşi
Semahı
8-Kırkpınar
Yağlı Güreşleri
9-Tören
Keşkeği
10-Mesir
Macunu Festivali
11-Türk
Kahvesi Kültür ve Geleneği
12-Hıdırellez
Çok uluslu
13-Dede Korkut Mirası: Destan Kültürü, Halk Masalları ve
Müzik (Çokuluslu) (2018)
14-Islık
Dili
15-Geleneksel
Çini Ustalığı
16-Geleneksel
Ebru Türk Kâğıt Süsleme Sanatı
17-İnce
Ekmek Yapma ve Paylaşma Kültürü ( lavaş-katırma-jupka-yufka )
18-Geleneksel
Türk Okçuluğu
Yazı Ve Fotoğraf
Salih DOĞAN- SOKÜM Müze Arşivi